İŞ HAYATINDA ÖĞRENMEMİZ GEREKEN EN ÖNEMLİ ŞEY NEDİR?

Şu soruyu başlık yaptık: İş hayatında öğrenmemiz gereken en önemli şey nedir?
Bu sorunun üzerine şöyle birkaç dakika düşünecek olursanız, kendinize göre bir yanıtınız vardır.
Cavabınız nedir?
Gücümü ortaya koymak…
Yeteneklerimi geliştirmek…
Yaratıcılığımı ortaya çıkarmak…
İş hayatında liderliğe giden yolu açmak…
Takım olabilmeyi öğrenmek…
Nasıl para kazanabileceğimi öğrenmek…
Adım adım kariyer gelişimi nasıl sağlayacağımı öğrenmek…
Bu soruya; iş hayatının başında bir insanla iş hayatının sonunda bir insanın vereceği yanıtlar farklı olabilir.
Bu soruya; yaşam deneyimleri birbirinden farklı bir çok insan farklı yanıtlar verebilir.
Bu soruya; değerler sistemine göre, maddi-manevi bakış açısına göre yanıtlar gelebilir.
Tek bir cevabı yoktur soruların. Çünkü gerçekliklerimiz birbirinden farklı.
İşi yazmak, çizmek, soru sormak, felsefe yapmak olan, aynı zamanda iş hayatındaki girişimci, etkin bir insan olarak bu konu hakkında elbette kafa yordum.
Yanıtım şudur: İş hayatında öğrenmemiz gereken en önemli şey işbirliği içinde paylaşmak, biz olabilmektir.
Ben, çocukluğumuzun ilk döneminde öğrendiğimiz bir kavram.
Biz ise, aile yaşamında başlıyor. Bununla birlikte iş yaşamında kendini gösteriyor.
İş hayatında var olmanın yolunun şunlar olduğunu zanneden insan kitlesi var: Para, güç, iktidar, rekabet, hırs, acımasız olmak, “adam kullanmak”, kazanmak için yok etmek ya da karşındaki rakibinin kaybetmesi için stratejik hamleler yapmak.
Bu bakış açısına göre, ormanlar kralı aslan olmalı ve ceylanlar gibi yem olmamalısın.
Bu zihniyete göre, yaşam bir savaş alanı ve arenası da iş hayatı.
Bu bizi nereye götürüyor? Vicdanlarımızın üstünü örttüğümüz, dolayısıyla insani değerlerimizi ortaya koyamadığımız korku dolu bir alana.
Bir bakmışsınız ki iş hayatında kriz var.
Neyin krizi? Güvensizliğin, ikiyüzlülüğün, riyakarlığın, sevgisizliğin krizi.
İş hayatında; ne kadar kendinizi düşünüyor ve bencilce davranıyorsanız o kadar yok olmaya mahkum olursunuz.
İş hayatı, birlikte işbirliği içinde olmayı başaran, farklı renkler, farklı seslerin bir arada üretebildiği, değer yarattığı bir alan aslında.
İş hayatında çokça kullanılan alış-veriş deyiminin bir başka anlamı şudur: Birbirimizden alıp vereceklerimiz var. Ben senden bir şey öğreneceğim, sen de benden. Benim zayıf olduğum noktada sen beni tamamlayacaksın, senin yetemediğin noktada ben yardıma koşacağım. Takım olmanın keyfini çıkaracağız. Ben bir şey düşüneceğim, sen üzerine koyacaksın. Senin çıkarımından ben yeni bir fikir üreteceğim, benim bakış açımdan sen faklı bir perspektiften besleneceksin. Çünkü biz farklılıklarımızla güzeliz. Böylece birlikte zenginleşeceğiz. Önce iç dünyamızdaki zenginliği keşfedeceğiz. Biz bilincini öğreneceğiz. Bu böyle kardeşçe, dostça, barış içinde çoğalacağız. O zaman o iş yerinin bereketi artacak. Çünkü biz olmayı başaracağız.
Biz olmak bir ruh meselesidir. Eğer bunu başaramazsak, yaptığımız işin ruhu eksik kalır.
İçinde bulunduğumuz bedeni ayakta tutan ruhtur. Ruh çıkınca bir avuç toprak olursunuz.
Siz karar verin:
Yok olmayı mı, birbirinizle kazan/kazan ilişkisi içinde iz bırakmayı mı seçiyorsunuz?

İsmail Barış Özpazarcık
Etkin İnsan Gelişim Enstitüsü
baris@etkininsan.com

Mavişehir ve İzmir'in en sevilen genel kültür, magazin ve güncel hayat dergisi.

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir