Bir hedefiniz var, teniste uluslararası düzeyde büyük bir yıldız olmak istiyorsunuz ve bunu daha önce hiç kimsenin ‘henüz’ gerçekleştiremediği bir ülke de yaşıyorsunuz.Eminim siz bunu herhangi birisiyle paylaşsanız, paylaştığınız kişilerden duyacağınız sözlerin çoğu, olumsuz olacaktır. Sizin imkansız bir hayal kurduğunuzu söyleyecekler ve hedefinize ulaşmanızın mümkün olmadığını belirten bir dizi nasihatten oluşan cümleler kuracaklardır.
İşte, tam burada o sihirli kelime yani inanç devreye girer. İnsanlar inançları kadar vardırlar. Başarıya ulaşmış, hedeflerini gerçekleştirmiş insanların gözlerine bir bakın, o gözlerde inancı görürsünüz. İnanç öyle bir güçtür ki, hedefinize giden uzun yolda sizi besleyen, direnciniz ve gardınız düştüğünde sizi, yola devam etmek için ayağa kaldıran yegane özelliktir inanç.
İnanç sizin kapasitenizdir, inanç insanların sizi nasıl gördüğü değil, sizin kendinizi nasıl gördüğünüzdür.İnanç, şüphe etmemektir, inanç tereddüt yaşamamaktır, inanç karşınıza ne çıkarsa çıksın yolun başında nereye gitmek istiyorsanız sizi oraya ulaştıracak en büyük olgudur.
Gerçekleştirmek istediğiniz her neyse ona mutlaka inanın, başkalarının ne dediğini umursamayın. Siz kendi bildiğiniz yolda ilerleyin, yeter ki inancınız asla kaybolmasın. Tıpkı dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sporcularından birisi olan Muhammed Ali gibi. Onun hala konuşuluyor olmasının en büyük nedenlerinden birisi de kendisine ve amacına olan sonsuz inancıydı, işte o inanç şu sözlerle daha da iyi anlaşılıyor
“İmkansız, bu dünyayı değiştirebilecek gücü içlerinde keşfetmek yerine, kendilerine sunulan dünyada yaşamayı daha kolay bulan, küçük insanların ortaya attığı büyük bir kelimedir. İmkansız bir gerçek değil bir görüştür. İmkansız bir iddia değil meydan okumadır. İmkansız potansiyeldir. Geçicidir. İmkansız yoktur. İmkansız henüz denenmemiş” olandır.
Ülkemizden henüz dünyaca ünlü bir tenis yıldızı çıkmadı, ama bu asla çıkmayacak anlamına gelmez. Başarılı bir dünya yıldızı olmak isteyen genç; işin hiç kolay değil ama tarihe geçen insanlara bir bak, onlar tarihi kabullenenler değil, tarihe meydan okuyanlardır. Ben, bir gün bir Türk oyuncunun bu başarıya ulaşacağını hayal ediyorum, ve onu alnından öptüğümü…