DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU; SADECE ÇOCUKLUK DÖNEMİ HASTALIĞI MI? HAYIR!

0
2

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) çocukluk çağında başlayan, buna karşın özellikle çocukluk döneminde tedavi alınmamışsa hastalık belirtileri önemli oranda erişkinlikte de devam eden, hayatın her döneminde etkisini sürdüren, akademik, sosyal ve iş yaşamını olumsuz yönde etkileyen ve kalıtsal özelliği yüksek nörogelişimsel bir bozukluktur.

Yakın zamana dek sadece çocukluk dönemine özgü bir hastalık olarak zannedilirken özellikle son yıllarda dünya genelinde yapılan araştırmalarla bu hastalığın erişkin dönemde de sürdüğü ve pek çok soruna yol açtığı ortaya konmuştur.

DEHB’li bireylerde dikkatin, aktivitenin ve dürtüselliğin (sonuçlarını yeterince düşünmeden ve değerlendirmeden davranma, ani kararlar verme) düzenlenmesinde yaşanan zorluklar sonucu, yaşamın ilk yıllarından başlayan olumsuzluk her yaş döneminde farklı yaşam sorunlarına neden olabilmektedir. DEHB tanısına sahip çocuklar okul çağlarında ders başarısızlıkları, disiplin cezası alma, okuldan atılma, sınıfta kalma gibi sorunlar yaşarken bu hastalığı erişkin dönemde süren bireylerin karşılaştığı zorluklardan bazıları şunlardır; eş-partner ilişkilerinde başarısızlık sonucu sık eş-partner değiştirme, evlilik sorunları, boşanma, cinsel yolla bulaşan hastalığa sık yakalanma; sık iş değiştirme, işsiz kalma, gelir düzeyi düşüklüğü; sosyal yaşam ve kurallara uyum zorlukları ve bunlar sonucunda sıkça karşılaşılan adli sorunlar, trafik cezaları, riskli davranışlar; alkol ve madde kullanımı gibi sorunlu yaşam olayları.

Bu bireyler, iş yaşamlarında, normalde tahammül edebilecekleri sorunlarla karşılaştıklarında bile, dürtüsellikleri gereği düşünmeden hareket ederek işten ayrılmakta ya da durağan (örn. masabaşı işler gibi) bir işte çalışmakta iseler, hiperaktiviteleri nedeniyle sıkılıp kendileri için daha uygun hareketli (sık seyahat gerektiren, sahada çalışılan) iş arayışına girmektedirler. Bu nedenle, iş değiştirme oranları yüksektir.

DEHB’li erişkinlerin kurallara uyma zorlukları, hem çocukluk dönemlerinde okul yaşamlarında hem erişkin dönemde iş yaşamlarında zorluklara yol açarak disiplin cezası almalarına, okuldan ya da işten atılmalarına yol açabilir. Ayrıca, benzer şekilde hareketlilik ve dürtüsellik kaynaklı sorunları trafik kazaları, trafik cezalarına sıkça maruz kalma, fiziksel kaza, travma yaşamalarına; dikkatsizlik sorunları iş kazalarına neden olabilir.

Bu hastalığa sahip bireylerin ekstrem sporlara ilgi duymaları, sık olarak hobi değiştirmeleri, aynı anda birden çok işle, aktiviteyle (kurslar, eğitimler vb) uğraşmaları buna karşın bunların çoğunu tamamlayamadan yarım bırakmaları sık rastlanılan durumlardır.

DEHB’na sahip bireyler eş-partner ilişkilerinde de sık olarak sorunlar yaşarlar. Bunun ana sebeplerinden biri çocukluk döneminden beri sahip olunan bu hastalık ile ilişkili olarak “bağlanma” sorunları yaşamalarıdır. Bağlanma kavramı, kuramın geliştiricisi Bowlby tarafından, “çocuk ile bakım vereni arasında gelişen ve yaşam boyu sürekliliği olan, çocuğun bakım verenine yönelik yakınlığını sürdürmeye hizmet eden duygusal bir süreç” olarak tanımlamıştır. Daha sonra bu temel kuramdan yola çıkılarak bağlanma; “insanların kendileri için önemli gördükleri kişilere karşı geliştirdikleri bağ” olarak yeniden tanımlamıştır. Buna göre, bebeklik veya çocukluk döneminde anne-babalarla kurulan bağlanmanın bir benzeri, erişkin dönemde duygusal eş ilişkilerinde yeniden yaşanır. DEHB tanısına sahip çocukların ebeveynleri ile kurdukları bağlanmada sorunlar olabilmesi, bu çocukların kendi erişkinlik dönemlerinde de güvenli, sürekliliği olan ve doyurucu ilişkiler yaşamasına engel olabilmektedir. Bu da sık eş değiştirme, evlilik dışı ilişkiler yaşama, ilişkilerden yeterli doyum sağlayamama gibi sonuçlar doğurmaktadır.

Öte yandan bu bozukluk ve yarattığı olumsuz sonuçlar çok erken yaşlardan beri var olduğu için bir hastalıktan ziyade huy, kişilik özelliği olarak değerlendirilir ve bu nedenle de çoğu zaman tedavi arayışına gidilmez. Bu da sonuçta aslında tedavi ile giderilebilecek ya da azaltılabilecek sorunların sürmesine neden olur. Ayrıca bu bozukluğu belirtilerinin hem diğer bir çok psikiyatrik hastalığın belirtilerini taklit etmesi, hem de hekimler tarafından dahi yeterince tanınmaması nedeniyle hatalı tanı ve yanlış ya da yetersiz tedavi gibi olumsuz sonuçlar doğabilmektedir.

Bu bozukluğun tedavisiz kalmasının sonuçlarını tek bir cümleyle söylenmek gerekirse; kişinin hayatın her alanında (akademik, mesleki, sosyal yaşam, özel yaşam) bir türlü tutarlı bir denge tutturamaması ve aslında sahip olduğu potansiyeli ortaya koyamamasıdır.

Tüm bunlardan anlaşılacağı gibi, genel kanı olarak çocukluk çağına özgü olduğu sanılan DEHB’nun erişkin yaşamda da etkilerinin sürdüğü, tedavisi edilmediğinde oldukça olumsuz sonuçlara neden olabildiği, buna karşın hem ilaç ile hem de psikoterapi yöntemlerinden yararlanılarak tedavi edilebilir bir hastalık olduğu söylenebilir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz