“Küçük Gelin” dizisinin sevilen oyuncusu Devrim Atmaca ile yaptığımız samimi söyleşiyi beğeneceğinizi umuyoruz.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ankara doğumluyum. 25 yaşına kadar Ankara havası soludum. Eğitim hayatımdan sonra İstanbul’a geldim. Bu bir karardan çok iç güdüsel bir durumdu. Kendimi bir anda İstanbul’da buldum. Bunun nasıl gerçekleştiğini hala bilmiyorum. Ankara Üniversitesi DTCF oyunculuk ana sanat dalı mezunuyum. Televizyondaki ilk deneyimim Süper Baba dizisi oldu ve benim için gerçekten çok özeldi. Dizi gibi set de gerçekten çok sıcaktı. İsmet Ay ile tanışmak ve çalışma ayrıcalığına sahip oldum. Oyunculuk ve oyunculuğum hakkındaki motivasyonumu belki de İsmet Ay’a borçluyum. Evet gerçekten düşündüğümde beni hala mutlu eden cümleler kurmuştu. (iltifatlar diyelim) o gün benim hayatımın mihenk taşlarındandır. Süper baba ile başlayan serüven hala aynı heyecanla devam ediyor. Ve o Ankaralı kız artık fahri İstanbullu.
Ne zamandan beri dizilerde oyunuyorsunuz? Unutamadığınız bir dizi ve rolünüz var mı? Varsa hangisi?
Dediğim gibi Süper Baba ile başladım. Peri tozu filminde Mehmet Ali Nuroğlu ile karşılıklı oynadığım bir sahne benim için gerçekten çok özeldi. Oynamaktan zevk aldığım ve kendimi iyi hissettiğim sahnelerden biriydi. Karşımdaki aktörün rolü de çok büyüktü. Rol Mehmet Ali Nuroğlu’nun babasının ikinci eşi karakteriydi. Yakın zamanda oynadığım “İyi biri” adlı sinema filmi (Ayhan Sonyürek’in çektiği) Antalya Film Festivali’nde ödül alan filmdeki Ceren rolüm eğlenceli zorlu ve de farklı bir deneyimdi.
Şimdilerde Küçük Gelin dizisinde Fatma karakteriyle görüyoruz sizi. Dizi hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Böyle bir projede yer almaktan mutlu musunuz?
Mutluyum çünkü bu dizinin bir anlamda sosyal sorumluluk projesi olduğunu düşünüyorum. Umarım izleyicide de bu etkiyi bırakıyordur ve misyonunu yerine getirebiliyordur. Küçük yaşta geleceği umutları, hayalleri elinden alınan tüm kız çocuklarının hikayesi.
Biraz da canlandırdığınız Fatma karakterinden bahseder misiniz?
Fatma karakteri de aynı şekilde ülkemizde ezilen, psikolojik ve fiziksel şiddet gören bütün kadınların yaşantılarına ayna tutuyor. Ben de severek oynuyorum, çünkü şimdiye kadar oynadığım karakterlerin çok dışında farklı bir çizgiye sahip ve gerçekçi. Dış motivasyonlar değil daha çok içinde yaşadıkları ve iç enerjisi belirleyici bu karakterin. Her bölüm duygusal dalgalanmalarını hissedebiliyoruz.
Devrim Atmaca boş zamanlarını nasıl değerlendirir? Neler yapmaktan hoşlanır?
Roman okumayı severim. En çok klasik İngiliz edebiyatı Chorlette Bronte, Jane Austen, Emily Brunte özellikle okumaktan zevk aldığım yazarlardır. Türk yazarlardan Hakan Günday, Ahmet Ümit ve Orhan Pamuk’u takip etmeye okumaya çalışırım… Güzel havalarda yürüyüş yaparım. Formda kalmama yardımcı olmasının yansıra kafamı boşaltmama da yarıyor. Sinemaya giderim filmlerde başka hayatlara tanıklık etmek, o hayatların içinde kendimi unutmak hoşuma gider… Birçok insanın aksıne, yalnız olmayı yalnız birşeyler yapmayı severim. Kedoşumu Naz’ımı severım :)onu eğlendirmeye çalışırım… Eskiden fotoğraf çekerdim. Umarım makinayı en kısa zamanda tekrar elime alırım…
Gelecekteki planlarınız ve projeleriniz nelerdir?
Valla şu an için hiçbir şey bilmiyorum. Pek plan proje insanı sayılmam. Hayat ne getirirse onu yaşıyorum ya da içgüdülerim beni nereye götürürse… Şu an oynadığım dizi iyi bir şekilde devam ediyor. Yakında vizyona girecek bir sinema filmim var… Yarın ya da öbür gün ne olacağı bana da surpriz herkese olduğu gibi… Umarım hayat karşıma şapşahane şeyler çıkarır 🙂
En çok hayalini kurduğunuz şey nedir?
Madem hayal kuruyoruz hayellerimizi özgür bırakalım. Masela bir Tim Burton filminde Helena Bonham Carter’in karakterleri tarzında bir rol oynamayı çok isterim. Fight Club filmindeki kadın gibisi şahane olurdu :))) Ya da Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sı olmak… Ya da dünyada yaptıklarıyla, duruşuyla, kişiliğiyle iz bırakmış özel bir kadını tiyatro sahnesinde canlandırmak çok eşsiz olurdu… Örneğin, Camille Claudelle, Frida Cahlo, Marilyn Monreo gibi…Evrene duyurulur ;))
Devrim Atmaca’nın enleri nelerdir?
En sevdiği oyuncu:
En sevdiğim oyuncu o kadar çok ki… Cate Bancette, Helena Bonham Carter, Nicole Kidman. Saatler filminde Virginia Wolf’un performansı eşsizdi mesela. Emily Watson bakınız Dalgaları aşmak, Natalie Portman Black Swan’da kendısıne hayran kaldım. Marion Cotillard hem çok güzel hem çok çok yetenekli… Bizde Şebnem Sönmez çok özel bir yetenek mesela. Melisa Sözen, Halit Ergenç, Olgun Şimşek. Mesela Takva’da Erkan Can’ı mutlaka izleyin… Ve değişmez klasik Şener Şen. Dünya çapında bir aktör. Ve sözünü etmeden geçmek olmaz Kelebeğin Rüyası’nda Kıvanç Tatlıtuğ muhteşemdi…
En sevdiği şehir:
Ben Ankara’da doğmuş büyümüş, ilk gençlik yıllarını Ankara’da geçirmiş bir Ankara insanıyım. Ama uzunca bir zamandır İstanbul’da yaşıyorum ve İstanbul’a hayranım. Gerçekten büyüleyici bir şehir. Adına şiirler yazılası bir şehir… Babamın İstanbul sevdası sanırım genlerle bana geçmiş:))) Her türlü kaotik, baskıcı, gürültücü haline rağmen seviyorum. Ne seninle ne de sensiz durumu yani… İstanbul’a ilk geldiğim yıllarda içimin aşkla dolduğunu hissederdim. Kesinlikle tam bir hissetme haliydi…
En vazgeçilmezi:
Sevdiğim insanlar annem, teyzem, kardeşim. Kedim, romanlarım, kalem sığınağım yani evim… İşim ve tabii ki göz altı kapatıcım :)))
En korktuğu şey:
Korktuğum şeyler o kadar çok ki; ben tam bir korkular insanıyım. Belki de bunun en büyük nedeni annemin bana hamileyken yaşadığı korkunç iş kazasıdır. Sevdiklerimi kaybetmekten, onlarla vedalaşmaktan, başarısızlıktan, onaylanmamaktan korkarım. Maddi anlamda başka insanlara bağımlı bir hayat sürmekten de… Mesela hala sahneye çıkmaya korkarım bunca yıla rağmen… Çocukken en büyük korkularımdan ve de ısteklerimden biri kürsüye çıkıp diğer öğrencilerin karşısında andımızı okutmaktı. Bunu başaramadım ama kendimle savaşarak oyuncu oldum ve onlarca insanın karşısında sahneye çıktım. Akrep inadı bu olsa gerek 🙂
İzmir ve İzmirliler hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
İzmir’e ve İzmir insanına bayılıyorum.İzmir benim için ömür boyu tatil, ömür boyu huzur, ömür boyu rahatlık hali… Meydanlarınızdaki cıvıltıya, eğlenceye, harekete bayılıyorum… İzmır’e gidince sokaklarda olmak, coşmak, eğlenmek aşık olmak istiyorum… İzmir yaşayan capcanlı bir şehir. İnsana kendini özgür, mutlu, güçlü ve aşık hissettiren bir şehir. Medeni bir şehir… Daha ne olsun…
İnsanları da en az şehrin kendisi kadar sıcak, dolaysız, samimi ve cana yakın. Ketum pimpirikli, mesafeli, kolay kaynaşamayan biz Ankaralıların tam tersi yani… Şaka bir yana Ankara insanı da başka türlü çok özeldir, güvenilirdir..Yani kısaca yaşanılası bir şehir her yönüyle… Sevgiler :))))
İçten yanıtlarınız için Mavişehir Dergisi adına çok teşekkür ederiz.