Bugün cinsellik ve cinsel sorunlarla ilgili konuşacağız. Cinsellik neden önemlidir?
Doyumlu bir cinsel yaşam sağlıklı bir yaşamın temel yapı taşlarından birisidir. Bireyin özellikle ruhsal sağlıklılık durumu cinsel yaşamının nasıl olduğu ile yakın ilişkilidir. Cinsel yaşamdaki aksaklıklar hem direk etki ile yaşamın önemli bir alanında tatminsizliğe yol açar hem de çeşitli ruhsal hastalıklara zemin hazırlar.
Cinsellikle ilgili psikiyatrik sorunlardan bahseder misiniz?
Cinsellik çok boyutlu bir kavramdır ve cinsel döngü birkaç aşamadan oluşur. Bu aşamalardan birinde ya da birden fazlasında olabilen bozulmalar cinsel sorun ya da cinsel işlev bozukluğu olarak karşımız çıkmaktadır. Bu aşamalar; cinsel istek, cinsel uyarılma (erkekte peniste sertleşme, kadında vajinal ıslanma) ve orgazm aşamalarıdır. Bu aşamaların her biri ile ilgili farklı cinsel bozukluklar olabilir; cinsel istek azlığı, cinsel tiksinti bozukluğu, erkekte sertleşme bozukluğu, kadında cinsel uyarılma bozukluğu, erken boşalma (boşalma denetimi bozukluğu), orgazm olamama gibi. Bunun dışında cinsel birleşme aşaması ile ilgili sorunlar (vaginismus, cinsel birleşme sırasında ağrı) diğer sık karşılaşılan cinsel işlev bozukluklarıdır.
Öte yandan bireyde sıklıkla bu sorunlardan birkaçı bir arada bulunur. Örneğin sertleşme bozukluğu olan ve tedavi için başvurmayan bir hastada zaman içinde cinsel istek azlığı gelişmesi sık karşılaşılan bir durumdur. Aynı zamanda eşlerden birinde cinsel işlev bozukluğu (örneğin kadında vajinismus) var olduğunda zamanla diğer eşte de bir cinsel işlev bozukluğu (erkekte sertleşme bozukluğu) gelişmesi nadir değildir.
Vajinismus nasıl bir hastalıktır?
Vajinismus vajinanın dış üçte birindeki kasların cinsel birleşme veya jinekolojik muayene öncesinde ve sırasında istemsiz olarak kasılması, bacakların kapanması ve itme davranışı ile cinsel birleşmenin ya da vajinal muayenenin mümkün olmaması durumudur. Buna, bedenin çeşitli bölgelerinde bazen de tüm bedende olan kasılmalar, sıklıkla bacakların kapanması, korku, bazen titreme, terleme, bulantı gibi belirtiler eşlik edebilir. Bu soruna sahip kadınların zihinlerinde genellikle “penis çok büyük giremez; benim cinsel organım anormal; cinsel organım çok küçük; çok canım yanar, çok kanar; orada duvar var, penis giremez” gibi düşünceler vardır.
Vajinismusun görülme sıklığı yüksek midir?
Bu konuda yapılan çalışmalarda ülkemizde yaklaşık olarak 10 kadından 3-4’ünün ilk cinsel birleşme deneyiminde bu sorunu yaşadığı, cinsel birleşmenin gerçekleşmediği ya da kısmen gerçekleştiği saptanmıştır. Ancak bunların sadece 1’i bu sorunu aşamaz ve hekim başvurusunda bulunur, diğerlerinde zaman içinde yinelenen denemelerle sorun ortadan kalkar. Gene de %10’luk bir görülme oranı ruhsal hastalıklar arasında oldukça yüksek bir orandır, yani vajinismus sık görülen bir cinsel işlev bozukluğudur denebilir.
Bu sorunla karşılaşan kadınlar ve çiftler ne yapmalıdır?
Vajinismus tamamen ruhsal kökenli bir sorundur. Bu soruna sahip kadınların bedensel olarak diğer kadınlardan hiçbir farkı yoktur. Bu nedenle vajinismusun tedavisi sadece psikolojik yolla mümkündür. Herhangi bir ilaç, ameliyat vb. yollarla tedavi çabası faydasız ve gereksizdir. Doğru şekilde yapılacak cinsel terapi bu sorunun tek tedavisidir. Vaginismus, terapisi uygun ve yetkin kişilerce yapıldığı takdirde tedavi olma oranı oldukça yüksek olan bir durumdur. Vaginismus tedavisinin cinsel işlev bozukluğu konusunda eğitim almış olan psikiyatristler ve psikologlar tarafından yapılması daha uygundur.
Buna karşın ne yazık ki ülkemizde vajinismusu tedavi etmek için oldukça yanlış yöntemlerin kullanıldığı ya da tavsiye edildiği görülmektedir; sarhoş haldeyken ya da sakinleştirici ilaç/uyku ilacı aldıktan sonra cinsel ilişkiye girmeyi önermek, hipnoz altında vajinaya bir aparat sokmak, bir iki seansta sorunu çözmeyi vaad etmek, vajinaya anestezik (ağrı duymayı engelleyici) pomad sürmeyi önermek, kızlık zarını ameliyatla ortadan kaldırmak ve daha bir çok uygun olmayan hatta kadına zarar veren yöntemler uygulanmaktadır. Bu nedenle bu soruna sahip çiftlerin cinsel terapi konusunda yeterli eğitim almış psikiyatristlere başvurmaları önemlidir.
Biraz da erkeklerde görülen cinsel sorunlardan bahsedecek olursak, erken boşalma olarak bildiğimiz sorun nasıl bir durumdur?
Erken boşalma, sürekli olarak ve tekrarlayıcı bir biçimde, çok az bir cinsel uyarılma ile ve erkeğin istemesinden önce, vajinaya girme öncesi, girer girmez ya da girişten hemen sonra ejakülasyonun (boşalmanın) olmasıdır. Bu tanının varlığına karar verilirken kişinin yaşı, cinsel deneyimi, cinsel eşinin özellikleri ve son zamanlardaki cinsel etkinliğinin sıklığı gibi, uyarılma evresinin süresini etkileyen faktörler göz önünde bulundurulur.
Aslında bu sorun, boşalmanın “erken” olmasından ziyade erkeğin boşalma üzerindeki kontrolünün olmaması, boşalmasının zamanlamasını denetleyememesi sorunudur. Bu denetimi ve kontrolü edinen erkekler boşalmaya yaklaştıklarını farkedip çeşitli yollarla boşalmalarını geciktirebilirler. Bu bozukluğun cinsel terapisinde asıl amaç bireyin boşalmaya yaklaştığını farketme becerisini kazanmasını sağlamaktır.
Öte yandan erkekteki erken boşalma sorunu, cinsel birleşme süresinin yetersizliği nedeniyle sıklıkla eşinde de uyarılamama ve orgazm olamama sorununa yol açar. Giderek kadında da zaman içinde cinsel isteksizlik gelişmesi sık karşılaşılan bir durumdur.
Erken boşalmanın tedavisi nedir?
Bu sorunun çeşitli ilaçlarla özellikle antidepresan ilaçlarla giderilmeye çalışılmasına sıkça rastlanmaktadır. Bu doğru bir yöntem değildir. Çünkü bu ilaçların boşalmayı geciktirme yolları, uyarılmayı ve cinsel hazzı azaltmaları aracılığıyladır. Ayrıca bu gecikme sadece ilaç kullanıldığı zaman olabilmektedir ve tabii ki kalıcı bir çözüm değildir. Erken boşalmanın tek tedavisi cinsel terapidir.
Erkeklerde görülen bir diğer cinsel sorun olan sertleşme bozukluğu için neler söylemek istersiniz?
Sertleşme bozukluğu (erektil disfonksiyon), herhangi bir cinsel etkinliği sürdürmek için gerekli ve yeterli penis sertleşmesini sağlamak ya da sürdürebilmekte inatçı ya da tekrarlayıcı güçlük olmasıdır. Bu, erkeğin cinsel yaşamının başından beri olabileceği gibi sonradan da gelişebilir. Tamamen psikolojik kaynaklı olabileceği gibi bu sorunun oluşmasında fiziksel hastalıklarda rol oynayabilir. Bu nedenle psikolojik/biyolojik nedenlerin ayrımı iyi yapılmalıdır.
Tanı koyma aşamasında gerekli durumlarda üroloji hekimlerinden destek alınabilir. Buna karşın, gençlerde, sabah sertleşmesi olan, gün içi kendiliğinden sertleşmesi olan ve mastürbasyonda sertleşmesi olan bireylerde sorun büyük olasılıkla psikolojik kökenlidir. Psikolojik nedenli olduğu halde sadece bazı ilaçlar (viagra, cialis vb.) ile tedavi edilmeye çalışılan vakalarda sorunun çözümü daha da karmaşıklaşmaktadır. Bu sorunun asıl ve kalıcı tedavisi cinsel terapidir.
Cinsel isteksizlik hem erkeklerde hem kadınlarda karşılaştığımız bir cinsel sorun, bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
Cinsel istek, cinsel uyarılmaya eşlik eden ve bir cinsel davranışla sonuçlanma eğiliminde olan psikobiyolojik enerjidir. Bu enerjideki azalmalar, sürekli olarak ya da tekrarlayıcı bir biçimde cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması ya da hiç olmaması şeklinde karşımıza çıkar.
Buradaki önemli noktalardan biri bu azalmada biyolojik etkenlerin söz konusu olmamasıdır. Aksi halde sorun psikiyatri dışı hekimlerin ilgi alanına girer.
Bir diğer önemli nokta kişinin cinsel isteksizliğinin sadece eşine karşı mı yoksa genel olarak tüm kadınlara ya da erkeklere karşı mı olduğudur. Tabii ki eşine karşı artık sevgi hissetmeyen, onunla beraber yaşama isteği sona ermiş olan birinin eşine karşı cinsel isteğinin olmaması hali ruhsal bir sorun değildir. Bu “eş reddi” olarak tanımlanır.
Biraz da cinsel sorun ve bozuklukların tedavisinden konuşalım, bu konuda neler söylemek istersiniz?
Cinsel işlev bozukluklarının asıl tedavisi psikoterapidir, ilaç tedavisi birkaç özel durum dışında yararlı değildir. Bunun sebebi, bu sorunların nedeninin tamamen psikolojik kaynaklı olmasıdır. Bu psikolojik neden, ya ağırlıklı olarak eşlerden biriyle ilgili (kişilik özellikleri, geçmiş travmatik yaşam deneyimleri vb) ya da çiftin ilişkisindeki sorunlar ile ilgilidir. Buna karşın cinsel işlev bozuklukları ülkemizde ve dünya genelinde yanlış tedavi uygulamalarının en sık yapıldığı sorunlardandır. Sorunun kaynağı psikolojik kaynaklı olmasına rağmen ruh sağlığı alanı dışında çalışan, hekim ya da hekim olmayan birçok kişi (örneğin kadın doğum ve üroloji uzmanları, pratisyen hekimler, yaşam koçları, şifacılar! gibi…) bu sorunların tedavisi için hastalara uygun olmayan şekilde umut vaad etmektedir. Bazı özel vakalar için tabii ki psikiyatristler ürolog ve kadın doğum uzmanlarıyla çalışabilirler, örneğin hem psikolojik hem de organik nedenlerin sonucunda ortaya çıkan sertleşme bozukluğu sorunu ya da vajinismusun tanı ve bilgilendirme süreçleri gibi. Ama bunlar istisnai durumlardır.
Diğer taraftan psikiyatristler ya da psikologların da cinsel işlev bozukluğuna sahip birey ya da çiftlerin tedavilerini üstlenmeleri için bu alana özgü yeterli eğitim alarak ve deneyim kazanarak yetkinleşmiş olmaları daha uygundur. Aksi halde yanlış ya da yetersiz tedavi durumlarıyla sıkça karşılaşılmaktadır. Her başarısız tedavi girişiminin sorunun çözümünü daha da zorlaştırdığı, bir sonraki tedavi girişiminin de başarılı olma şansını düşürdüğü bilinmektedir. Bu nedenle cinsel işlev bozukluğuna sahip birey ya da çiftlerin sorunlarının çözümü için başvuracakları psikiyatristi doğru seçmeleri oldukça önem arz etmektedir. Bu konuda cinsel terapist ünvanına hak kazanmış psikoterapistlere www.cetad.org.tr adresinden ulaşılabilir.
Cinsel işlev bozukluklarının psikoterapisinde nasıl yöntemler izlenir? Cinsel terapiden bahseder misiniz?
Cinsel terapide ağırlıklı olarak bilişsel-davranışçı terapi ve çift terapisi tekniklerinden faydalanılır. Bunun yanı sıra gerekli durumlarda bireysel psikodinamik psikoterapide kullanılabilir. Yani cinsel terapi bütüncül bir psikoterapötik yaklaşımı gerektirir. Cinsel işlev bozukluklarının psikoterapisi bazı özel durumlar dışında bireysel olarak yapılmaz, çift terapisi olarak sürdürülür. Çünkü, hem sorun zaten sonuçları itibariyle her iki eşin de sorunudur hem de cinsel terapi tekniklerinin önemli bir kısmının uygulanması her iki eşin de varlığını gerektirir.
Soruna göre değişmekle beraber, genellikle seansların tercihen haftada bir (ya da zorunlu durumlarda iki haftada bir) yapıldığı ve ortalama 8-10 seans süren bir süreçte cinsel sorunun çözümü hedeflenir. Bu seans sıklığı ve sayısının nedeni, cinsel terapide çifte ödev olarak verilen ev egzersizlerinin “aşamalı olarak” yapılmasının gerekmesidir. Bu egzersizlerin eşler tarafından uygulanması, bunlarla ilgili çizelgeler tutulması ve seanslarda terapist ile beraber bunların gözden geçirilmesiyle, ana hedef olan, soruna yönelik zihinsel değişikliklerin oluşturulması bu terapi için esastır. Aksi halde hızlı ve bu zihinsel değişikler sağlanmadan izlenecek bir yol ile sorun çözülse bile bu çözüm kalıcı olmayacaktır.
İlk seanslarda eşlerle ayrı ayrı görüşülerek ayrıntılı bir yaşam öyküsü ve cinsel öykü alma, sorunu anlamak için çok önemlidir. Ardından cinsellikle ilgili bir psikoeğitim seansı yapılır ve bunu ev egzersizlerinin planlanacağı ve değerlendirileceği diğer seanslar takip eder.
Doç. Dr. Ozan Pazvantoğlu
Psikiyatrist & Psikoterapist