“Hükümetlerin icraatı menfi olup da, Millet itiraz etmez ve iktidarı düşürmezse, bütün kusur ve kabahatlara katılmış demektir.” (28.12.1920) ATATÜRK
Ülke kalkınmaları akıl, inanç, azim ve kararlılıkla, imkanların ve kaynakların israf etmeden doğru zamanda, doğru yerde değerlendirilmesi ile olur.
Atatürk, milli mücadeleden sonra kendine yeterli ve tam bağımsız bir Türkiye’nin olması için planlar yaptırtmış ve zamanında uygulatmıştır.
1932 yılında 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı yapılmıştır. Bu plan 1933-1937 yılları arasında hem de duyun-u umumiye borçları ödenir iken aksamadan uygulanmıştır. Tüm sanayi ürünlerini ithal eden Türkiye, planın uygulanmasından sonra ihracat yapan bir ülke konumuna dönüşmüştür.
1. Beş Yıllık Kalkınma Planına göre neler yapılmıştır.
Sanayi kuruluşlarının yerlerini seçerken rasyonel, ekonomik ve sosyal prensipler; dikkate alınmıştır…
— Fabrikaların enerji ve işçisinin kolaylıkla sağlanması.
— Ham madde ve üretimin en az masrafla ulaşımı.
— Milli sanayi tesislerinin, gelecekteki diğer tesislerle entegre edilmesi.
— Yatırımların yurt çapında dengeli dağılımı. Halkın faydalandırılması.
Kurulan Tesisler:
1- Dokuma Sanayi: Bakırköy, Kayseri, Nazilli, Konya Ereğlisi
(Pamuk ihtiyacı Adana ve İzmir bölgelerinden sağlanması düşünülmüş ve böylece pamuk tarımı canlandırmak için fabrikaların yerleri pamuk bölgelerine yakın olarak seçilmiştir.)
2- Kendir Sanayi: Bu sanayi ile yurdumuzun çuval, kalın bez, ip, halat ve urgan ihtiyaçları karşılanmıştır.
3- Kamgarn Fabrikası: Bu fabrika merinos yapağasını yünlü dokuma için iplik haline getirmiştir. Bursa tesisleri
4- Demir Sanayi : Ereğli Demir-Çelik tesisleri
5- Kömür Sanayi: Zonguldak havzasından çıkartılan kömürle ağır sanayinin enerji ihtiyacı karşılanmıştır.
6- Bakır Sanayi: Ergani ve Murgul tesisleri
7- Kükürt Sanayi: Keçiborlu tesisleri
8- Sellüloz ve Kağıt Sanayi: İzmit SEKA tesisleri
9- Seramik Sanayi: Paşabahçe şişe ve cam fabrikaları ile Kütahya porselen tesisleri
10- Kimya Sanayi: Sülfirikasit, süperfosfat, sudkostik ve klor fabrikaları
11- Sünger Sanayi: Bodrum deniz sünger tesisleri
12- Gülyağı Sanayi: Isparta ve Burdur tesisleri
13- Enerji ve Su Sanayi: Elektrik santrallerinin ve su barajlarının yerleri tespit edilmiştir.
14- Altın ve Petrol Üretimi: Raman, Garzan ve Batman tesisleri.
15- Jeoloji Enstitüsü: Bugünkü MTA’nın ilk çalışmaları.
Bu icraatlar sayesinde Türkiye, yabancı ülkelerin pazarı olmaktan kurtulmuştur. 1936 yılında 2. Beş Yıllık Kalkınma Planı’da yapılmıştır. Ancak Ata’nın vefatından sonra patlak veren Dünya Savaşı münasebeti ile uygulanamamıştır.
“Bu Vatan; Çocuklarımız ve gelecek nesiller için, cennet yapılmaya layıktır.” diyen Atatürk’ün;
Tavsiyesine uyuluyor mu?
Emanetlerine sahip çıkıldı mı?
Beş yıllık kalkınma planları uygulanıyor mu? Yoksa Türkiye Açık Pazar haline mi getiriliyor?
Çok partili hayata geçişle birlikte Türk siyasi hayatında yeni bir söylem türemişti. Bu söylemlerin önemlileri Türkiye’nin “Küçük Amerika” yapılacağı, her mahallede bir “milyoner” yaratılacağı şeklindeydi.
Hatta Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 20 Ekim 1957 tarihinde Taksim’de; “Otuz yıl sonra Türkiye, küçük bir Amerika olacaktır.” diyordu.
Bu sürecin sonucunu, 27 Mayıs’ta Milli birlik Komitesi üyesi kurmay subay Orhan Erkanlı; “Amerika cömert olduğu nispette hesaplı ve geleceğe ait planlı bir çalışma içinde olduğundan; malzeme, silah ve bilgiyle beraber, kendi askeri usûllerini de Türkiye’ye getirdi. Bütün ikmal kaynaklarımızı elinde topladı. Tek satıcı, tek verici durumuna geldi.” Şeklinde açıklayarak Türkiye’nin ABD’ye bağımlılığını çok çarpıcı bir biçimde vurgulamaktaydı.
Başlangıcı İkinci Dünya savaşının sonuna rastlayan bu sürecin başında ABD’nin Türkiye’ye yönelik görüşünü içeren, diğer taraftan da savaş sonrası Dünya düzeninde ABD’nin konumunu ve işlevini ve hatta etkinliğini belirleyen 1946 tarihli Thornburg Raporu’na göre;
— Türkiye’nin ağır sanayi kurması gerekli değildir.
— Karabük Demir Çelik Fabrikası tasfiye edilmelidir.
— Türkiye; uçak, makine, motor projelerini iptal etmeli, bu tür yatırımlara yönelmemelidir. Sanayi bırakılmalı, tarımla kalkınmaya yönelinmelidir.
— Demiryolları yerine karayolları yapılmalıdır.
— Tüm bunlar için gerekli sermaye ABD tarafından verilecektir.
Thornburg Raporu Türkiye’nin sanayileşme sürecine rezerv koyan ilk rapor değildir.
Atatürk döneminde de bu rapora benzer 1800 sayfalık “Dorr Raporu” hazırlanmıştır.
Atatürk tarafından altındaki gerçek niyetler bilindiğinden çöpe atılan bu rapor. Atatürk’ün ölümünden ve Dünya Savaşının ardından Mr. Dorr’un Türkiye’ye gelmesiyle yeniden gündeme oturur. Dönemin hükümet yetkilileri, Atatürk’ün çöpe attığı raporu, Atatürk’e inat “kutsal kitap” olarak tanımlarlar.
Artık sahne Dünya Bankasınındır. Perde açılır “Barker Raporu” sahne alır. Sanayiye değil tarıma yönelinmiştir. Artık her şey ABD’nin istediği gibi Dorr, Thornburg, Barker raporlarının yönlendirmesi şeklinde gelişir… Savaş yıllarında hazırlanan demir çelik, makine, elektrolitik bakır gibi projeleri içeren kalkınma planı terk edilerek yeni plan hazırlanır.
Yeni planda;
Savaşın mağlupları Almanya ve Japonya’ya silah zoruyla dikte ettirilen “Devlet girişimlerinin özel kesime devredileceği ve her alanın yabancı sermayeye açılacağı” şartları savaşın tarafı olmayan Türkiye tarafından gönüllü olarak benimsenmiş ve bu politika değişikliği ile Marshall yardımına hak kazanılmıştır…
Dün ‘sanayiyi bırakın tarımla kalkının’ diyen Dorr’lar, Thornburg’lar, Barker’ler ve onların patronları, bugün tarımı da bu ülkeye çok görecekler; tütünümüze, pancarımıza, tahılımıza ve hayvansal ürünlerimize… göz dikmişlerdir!
Bağımsızlık, Atatürk’ü anlamak ve fikirlerini top yekün bir seferberlikle uygulamaya geçirmekle olacaktır.
Yılmaz Karahan