GEÇMİŞİN İZLERİNDE KAYBOLMAK

0
6

Yıllar önce oğlum benim geçmişe yönelik hiç anım olmayacak mı dediğinde, içimden tatlı bir tebessüm geçirmiştim. Acaba bizlerde anne-babalarımıza bu ve benzeri sorular sormuş muyduk? İnsan yaşarken ileride bir gün yaşanmışlıkların bir “anı” olarak geri döneceğini acaba ne kadar hissedebiliyor? Çocukluk hayallerimiz, yetişkinlikteki hedeflerimiz aslında hepsi bilmediğimiz bir zaman dilimi içinde şekilleniyor. Aile bireylerimizden birini bazen hayat modelimiz olarak alıyoruz; ya da kimseye benzememek için kendimize yeni kalıplar oluşturuyoruz. Zaten bunun pek önemi de yok. Çünkü; yaşam o kadar grift ve çetrefilli ki, bazen içinden hiçbirimiz çıkamıyoruz…

Hani bazen sorarlar, eğer imkanın olsaydı hangi yaşta olmak istersin diye. Buna hiçbir zaman yanıt verememişimdir. Belki de bunun asla gerçek olmayacağını bildiğim için. Ya da yaşadığım her anın benim için özel bir anlamı olduğu için… Özel bir anlam dediğim zaman sakın ola ki hayatta hep mutluluklar yaşadım, hep güldüm zannetmeyin. Ben de pek çok kişi gibi düştüm, ve belirsizlikler içinde kayboldum. Tekrardan ayağa kalkmaya çalıştığımda yanımda bazen insanlar vardı. Onlara tutunmak istedim ama yine başaramadım. İnsan bir kere kırıldı mı galiba tekrardan güvenemiyor. Bu noktada inançlarınız çok önemli. Kime inanmak? Sadece kişinin kendisine inanması ve başaracağına dair güveni tam olmalı…

Geçtiğimiz günlerde Kırgız bir öğrencim yanıma gelerek: ”Hocam, ben bir gün çok zengin bir işadamı olmak istiyorum” dediğinde, bir “yaşam koçu” olarak onu yönlendirmem ve kariyer yolunda ona eşlik etmem gerekiyordu. Onunla başladık bir yolculuğa. Onun gitmek istediği yere ulaşmak bizim hedefimizdi. Abdilaziz’e ilk sorum şu oldu:” Bu adam ne zaman zengin bir işadamı olacak?” Zamanını belirlemediğiniz hiçbir eylem bildiğiniz gibi sonuçlanamaz. Adını koymak gerekir. Biz de birlikte tahmini hedefi “30” olarak belirledik. Oyun bu ya ikimiz de heyecanlanmıştık. Ona öncelikle üzerinde ne gibi bir giysi giydiğini sordum. Bu tarif, kişinin kendini oyunun içinde olmasına yardımcı oluyordu. Abdilaziz başladı kendini anlatmaya: “siyah bir takım giyeceğim, içinde beyaz gömleğim olacak.. Rugan ayakkabılarım, elinde çantam ve çok iyi marka saatim”. Bu öncelikle beni güldürdü. Ama biliyorum ki, gençler her zaman markaya meraklı olmuşlardır. Abdilaziz eğer kendisini bu şekilde hayal ediyorsa devam etmekte fayda vardı. 30 yaşına kadar sıraladı düşüncelerini; okulunu bitirecekti, Amerika’ya yüksek lisans yapmaya gidecekti; yüksek lisans yaparken üniversiteye gelen firma yetkililerine kendini gösterecek ve işe girmesine yardımcı olacak bir ortam yaratacaktı. Firmaya girdikten sonra işi kolaydı. Muhakkak uluslararası pazarlama konusuna yönelecekti. Çok para da kazanmaya başlayacaktı. Artık kendi işletmesini kurma zamanı gelmişti. Firmasının ismi bile hazırdı, kendi soyadını koyduğu uluslararası bir firması vardı artık. Yüzündeki sevimli gülüşü hissettim. Sanki yaşıyordu bu anları dakika dakika…

mavisehir-dergisi-meltem-onay3

Yaşam koçluğu sadece kişilerin gidecekleri yere ulaşma yolculuğunda ona tek bir yol göstermiyor. Farklı bakış açıları sunarak kişinin kendini değerlendirmesine de yardımcı oluyor. Durum böyle olunca, ikinci bir bakış açısıyla Abdilaziz’in 30 yaşına geldiği günlere gittik birlikte. Birden omuzları dikleşti Abdilaziz’in. İnanır mısınız, yüzündeki heyecan gözlerine bile yansımıştı. Konuşma şekli değişmiş, kendisi ile gurur duymaya başlamıştı. Bunun bir oyun olduğunu biliyordu ama kendini o kadar kaptırmıştı ki, duygularını açıklamaktan çekinmiyordu. Kişinin kendine “objektif” olarak bakabilmesi bu noktada çok önemlidir. Eğer bireyler bu noktada kendilerini eleştirebiliyor ise başarılı bir geri bildirim alabilirler. Yapmaları gereken ya da asla yapmamaları gereken temel noktaları görebilirler.

Üçüncü durak, kişinin kendisini çok iyi tanıyan bir arkadaşı tarafından kendisi hakkında neler düşündüğünü öğrendiği bölümdür. Burada kişiler, bazen acımasız olabilecek eleştirileri arkadaşlarından duyabilirler. Bu durak yaşamın “ince çizgisi” gibidir aslında. İnsanlar bu durağa gelinceye kadar genellikle atarlar, tutarlar. Yaparım, ederim derler. Ancak bu noktada gerçekleştirmek istedikleri hedefin öyle kolay bir yerde olmadığını anlarlar. Örneğin, okul birincisi olmak isteyen ya da not ortalamasını yüksek tutturmak isteyen bir öğrencinin derslerini fazla çalışmaması ya da sınavlarından fazla yüksek not almamasına rağmen:” istiyorum da, istiyorum” demesi gibi…

Ve son durak; kişinin kendisini hiç tanımayan bir kişi tarafından gözlemlenmesi aşaması… Bu bazen tavsiye niteliğinde olabilir, bazen de harekete geçirici… Ama birey bilir ki bu yolculuk sonrasında hayal ettiği hedef “öyle de kolay ulaşılabilecek bir noktada değildir”. Ama bilir ki; isterse gidebilir ve başarabilir.

Abdilaziz’in benimle birlikte yaşadığı bu yolculuk, aslında hepimizin hayatının da bir parçası. Yaşınız kaç olursa olsun, halen hayaller peşinde koşuyor olduğunu düşünüyorum. Hayatımızın ne zaman biteceğini bilmediğimiz bir yaşam yaşıyoruz. Bu ne bitirilecek bir okula, ne de emekli olunacak bir iş hayatına benziyor. Yolculuğa genellikle tek başına çıkıyorsunuz, ve bu yolculuğun esrarengiz ya da gizemlerle dolu olması tamamen sizin elinizde. Küçük hedefleriniz olursa yaşam sıkıcı olabiliyor. Büyük hedefler koyarsanız ise kaybetme durumu olsa da “kazanma” şansının çok yüksek olması yaşamınızı renklendiriyor.

Babamın halası 87 yaşında öldü, doktorlar yaşını sorduğunda asla doğruyu söylemezdi. Yeğeni ona neden böyle yaptığını sorduğunda: “nazar değdirmesinler” derdi. Belki hatırlarsınız yıllar önce televizyonda, meşhur Brezilya dizileri vardı. Samahat Halam; bu dizilerdeki kadınların hayatlarını yakından takip eder, ne giymişler, nereye gitmişler onları izlerdi. O kadar tutkuluydu ki onların yaşamlarını taklit etmeye. Her gün saat 17.00’de dizi seyretmek için televizyonun karşısına otururdu. Ben de içimden :”Olur ya bir gün dizi, yayından kalksa her halde halam ölür” derdim. Mizansen değil gerçek. Çünkü yaşama bu diziler aracılığı ile o kadar sağlam bir bağ kurmuştu ki, onunla yatıyor onunla kalkıyordu. Dizi asla bitmedi, devam etti gitti ama biz halamı kaybettik. Ölürken yüzündeki gülümseme hayata ne kadar bağlı olduğunu bana göstermişti.

Abdilaziz’in “kariyer hedefi” gibi, hepimizin bir “yaşam hedefi” olmalı aslında. Küçük bir dilek tutun bugün, ve kendinize söz verin bir hafta içinde bunu gerçekleştireceğim deyin. Hayatın bir oyun olduğunu öğrendiğinizde siz de zevk alacaksınız. Unutmayın bu oyunun tek aktörü sizsiniz. Eğer isterseniz bu oyuna yeni oyuncular alabilirsiniz ve daha renkli bir oyun oynayabilirsiniz. Ya da sessiz kalmayı tercih eder tek kişilik bir oyun sergilersiniz. İkisi de çok zevklidir. Çünkü oyun, sizin oyununuzdur. Tadını çıkarmak sizin elinizdedir.

mavisehir-dergisi-meltem-onay2

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz