BARLAR ŞEHRİ DUBLIN

0
5

“Dublin mi hoppala o da nereden çıktı” dediler Dublin’e gitmeye karar verdiğim zaman. “Bilmem öylesine aklıma gelmişti ama bir sorayım kendime” dedim. “O mevsimde soğuk olur, yağmur yağar oralarda, sonra gidersin” dediler. “Olsun yağsın, severim ben yağmuru; hem romantik olur yağmurda yürümek” dedim. “Sen bilirsin, bizden söylemesi” dediler. Tamam deyip tebessüm ettim. Ama içten içe git kafanın dikine dedim kendime. İyi ki de kafamın dikine gitmişim. İyi ki onları değil de kendimi dinlemişim. Bir gün biraz çiseledi ama hava hiç de kötü değildi. Mor şemsiyem çantamda, montum, botlarım ve ben Dublin sokaklarının tadını çıkardık dört buçuk gün boyunca.

mavisehir-dergisi-inci-bijan2

Dublin’in kendi dillerindeki yani İrlanda Galcesindeki adı oldukça akustik ve artistik. Baile Átha Cliath… Baile kasaba anlamında, Átha nehrin geçilebilir sığ yeri, Cliath ise engebeli. Türkçeye engebeli sığ nehir kasabası ya da nehrin engebeli sığ yerinin kasabası şeklinde hafif devrik ve baş döndürücü bir çeviri çok da yanlış olmaz gibi. İrlanda’nın başkenti olan Dublin eski uygarlıkların pırıltısıyla ışıldayan bir şehir. Yunanlı astronomi uzmanı Claudius Ptolemy M.S. 140 yılındaki yazılarında Eblana Civitas adında bir yerleşimden bahsediyor ki; bugün buranın Dublin olduğu düşünülüyor. Bilindiği üzere Dublin Vikinglere de ev sahipliği yapmış. Çok büyük değil. Görülmesi gereken belli başlı yerlerin hepsi yürüme mesafesinde, birbirine yakın. Şehrin ortasından çok romantik bir nehir geçiyor. Adı Leffey. Leffey nehri Dublin’in kalbi. Hem şehrin su ihtiyacının büyük bölümünü karşılıyor, hem de üzerindeki köprüler, her iki yanında sağlı sollu uzanan barlar, kafeler, restoranlar ve nehir boyunca yürüyen insanlarla şehre estetik, estetik olduğu kadar da turistik bir hava katıyor.

Dublin’de görülmesi gerekenlerin başında Trinity College geliyor. Trinity College 1592 yılında yeni bir üniversite kurma düşüncesiyle inşa edilmiş. Oscar Wilde, Jonathan Swift, Samuel Beckett gibi birçok ünlü İrlandalı edebiyatçı ve yazarın mezun olduğu Trinity College bugün Dublin Üniversitesi olarak eğitime devam ediyor. Trinity College şehrin merkezinde yer almasına rağmen eski görkemli binaları, geniş bahçesi ve sakin ortamıyla insanı orta çağa sürüklüyor. Trinity College’ den bahsedip de eski kütüphanesini atlamak tabii ki olmaz. Bir kere gitmek bana yetmedi. Son günümde bir kere daha gittim. Kütüphaneye girer girmez insanın nefesi kesiliyor. Binlerce eski kitabın, heykellerin, tavanlara kadar asılı duran merdivenlerin olduğu büyülü bir yer burası. Kitaplara dokunamıyorsunuz; flaşlı resim çekemiyorsunuz ama olsun.

mavisehir-dergisi-inci-bijan12

Denir ya havasını koklamak yeter diye. Kütüphanedeki en görkemli ve ünlü eser M.S. 800 civarında Kelt kökenli Hristiyan rahipler tarafından yazılmış resimli el yazması İncil olan Kells Kitabı. Parşömen kağıdı üzerine kök boyalar kullanılarak Latince yazılmış olan ve bir kaligrafi mucizesi olarak kabul edilen Kells Kitabı dünyanın en eski el yazmalarından bir tanesi. Buraya sığdıramayacağım kadar bilgi saklı arkasında. Gidip göremeseniz de mutlaka Kells Kitabı hakkında bilgi edinin. Trinity College’ den çıkıp Dublin kalesine yürümeniz çok kısa sürecek. Yapımı 13. yüzyıldan öncelere dayanan ve 930 lu yıllarda Vikinglerin de yaşadığı bir alan üzerine kurulmuş olan Dublin kalesi 700 yıl boyunca İngiltere’nin İrlanda’daki idari merkezi olup, 1921 yılında imzalanan İngiltere-İrlanda Anlaşmasını takiben 1922 yılında tümüyle İrlanda’nın eline geçmiş. Turistlerin Dublin’deki uğrak yerlerinden biri olan kale ve etrafındaki binaların bir çoğu bugün devlet dairesi olarak kullanılıyor.

1028 yılından beri ayakta duran Christ Church Katedrali ile 1191 yılında inşa edilmiş olan Saint Patrick’s Katedrali Dublin’de muhakkak görülmesi gereken iki önemli mekan. Saint Patrick’s İrlanda’nın en büyük katedrali olmasından dolayı birçok önemli devlet törenine de ev sahipliği yapıyor.

Malum İrlanda deyince akla barlar, bira ve eğlence geliyor. Ünlü bira markası olan Guinness’in eski fabrikası bugün turistik amaçlı bir komplekse dönüşmüş. Binayı dolaşıp Guinness birasının yapımı hakkında bilgi edinmek ve alışveriş yapmak mümkün. Ayrıca binanın en üst katındaki Gravity Bar’ da mola verip, Dublin’i tepeden izleyebilirsiniz ki ben izledim. Çok da hoşuma gitti. Şüphesiz Dublin’in en zevkli yeri barların, sokak müzisyenlerinin ve ufak dükkanların yer aldığı Temple Bar bölgesi. Dublin’e gidip de barlarına uğramamak tabii ki olmaz. Gece geç saatlere kadar renkli, neşeli, canlı İrlanda müziği dinlemek, etraftaki coşkulu insanları izlemek, onlarla birlikte şarkı söyleyip dans etmek öylesine zevkli ki benim hergün bugün de gideyim diyesim geldi. Dublin hakkında yazmak istediğim bir kaç şey daha vardı ama buraya sığdıramadım. En iyisi mi siz boş vaktinizde bir göz atıverin internetten Dublin’e. Eminim anlattıklarımdan çok daha fazlasını bulacaksınız. Dublin’i keşfetmek çok fazla gününüzü almayacak.

Birkaç günlük kaçamak mı yapmak istiyorsunuz? Bu gece bir Irish Pubda felekten bir gece mi çalalım diyorsunuz? Öyleyse hic durmayın! Haydi doğru Dublin’e…

mavisehir-dergisi-inci-bijan3

mavisehir-dergisi-inci-bijan4

mavisehir-dergisi-inci-bijan5

mavisehir-dergisi-inci-bijan6

mavisehir-dergisi-inci-bijan7

mavisehir-dergisi-inci-bijan8

mavisehir-dergisi-inci-bijan9

mavisehir-dergisi-inci-bijan10

mavisehir-dergisi-inci-bijan11

mavisehir-dergisi-inci-bijan13

mavisehir-dergisi-inci-bijan14

mavisehir-dergisi-inci-bijan15

mavisehir-dergisi-inci-bijan16

mavisehir-dergisi-inci-bijan17

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz