Röportajımıza öncelikle “Kişiselleştirilmiş Check up” kavramı ile başlayalım. Hep duyduğumuz ancak içeriğini çok da bilmediğimiz bu uygulama hakkında bilgi verir misiniz?
Kişinin yaşının ve cinsiyetinin yarattığı risk sabit risktir. Yani bu iki unsura göre uluslararası kılavuzların öngördüğü belirlenmiş bir test demetini baz kabul edip, kişinin ailesel ve bireysel risklerini de ekleyerek kişinin kendi tarama programını oluşturuyoruz. Sonuçta o kişiye ait bir “sorunlar ve yapılacaklar” listesi çıkıyor. İyileşme sürecinin başlangıç noktası burasıdır. Sorunların ne olduğunun tam olarak belirlenmesi sürecine ‘kişiselleştirilmiş check up’ diyoruz. Sonrasında “Bireysel sağlık yönetimi” başlıyor. Burada kalp hastalıklarından kanserden korunma programları, sağlıklı kilo verme ve risk faktörlerinin yönetimi mevcut.
İzmir Kent Hastanesi olarak “Kişiselleştirilmiş check up” konusunda iddialısınız. Neler yaptığınızı anlatır mısınız?
Kişiselleştirilmiş check up hastanemizde organize olmuş bir ekiple yapılıyor. Önceden belirlenebilir olan kişinin cinsiyetine ve yaşına yönelik riskleri içeren panellerimizi belirliyoruz. Hekim görüşmesinde ve muayenede ortaya çıkan ailesel ve bireysel riskleri de ekleyerek bütün bir panel oluşturuyoruz. Böylece kişinin kendi tarama planı oluşuyor. İlk görüşmede risk değerlendirmesi ve fizik muayene yapılarak testler organize ediliyor, aynı gün içinde yaptığımız ikinci görüşmede ise değerlendirme ve iş akış şeması ya da sağlık ajandası çıkarıyoruz; birlikte çözebileceklerimiz ve diğer uzmanlık alanlarını ilgilendiren sorunların çözümünü planlıyoruz. Böylece hipertansiyonda olduğu gibi bazen tek bir ilaçla çözüldüğünde sonrasında geçirilebilecek olası inme ve diğer kardiyolojik hastalıklardan korunma sağlıyoruz, bazen de sessizce orada duran bir tiroid nodulünün kanserleştiğini fark ediyoruz ve yayılmadan önceki evrede yakalayıp tedavi edebiliyoruz.
Kanserde erken tanı nedir? İzmir Kent Hastanesi olarak erken tanı oranlarınızdan örnek verebilir misiniz?
Kanserin tedavi edilebilir olduğu veya henüz bulgu vermediği bir dönemde yakalamak, erken tanı olarak adlandırılır. Bizim erken tanı oranlarımız bazı kanser tipleri için dünyadaki görülme sıklığı ile hemen hemen aynı: örneğin meme kanserinin dünyadaki görülme sıklığı yüz binde 38-40 iken görülme sıklığı yüz binde 44’tür. Akciğer kanserinin Türkiye’deki görülme sıklığı yüz binde 7-8 iken bizde bu oran yüz binde 14 tür (yaklaşık 2 katı). Dünyada malign melanom görülme sıklığı yüz binde 2,8 iken bizde yüz binde 50,1 tur (yaklaşık 18 katı Tiroid kanserlerinin ülkemizde görülme sıklığı kadınlarda yüz binde 20,4 iken bizde yüz binde 116’dır ( yaklaşık 5 katı). Erkeklerde yüz binde 5,5 iken bizim oranımız yüz binde 47’dir(yaklaşık 8 katı). Bu, bizim kliniğimizdeki etkin hasta yönelimli kişiselleştirilmiş taramanın başarısıdır.
Kişiselleştirilmiş Check-up’ta yapılan uygulamaların bir zararı var mı?
Bizim yaptığımız uluslararası kılavuzların önerdiği testler ve tüm riskler hesaplanarak yapılıyor. Dolayısıyla yalnızca hastaya olan yararından söz edebiliriz.
İzlem süreçleri nasıl? Hangi durumlarda kontrollerimizi daha sık yaptırmamız gerekiyor?
Kişiselleştirilmiş check up gelişmiş bir tanı aracı; yani tedavi edici özelliği “Bireysel Sağlık Yönetimi” aşamasına geçildiğinde ortaya çıkıyor. Orada izlem sıklıklarından söz etmek mümkün. Örneğin insulin direnci, kolesterol yükseklikleri gibi risk unsurlarını düzeltirken 3 ayda bir kontrol ediyorken; karaciğer yağlanmasını uygun yaşam tarzı değişiklikleri ile 6 ayda bir kontrol ediyoruz.
Check – up sırasında bir hastalık teşhis edildiğinde ve tedaviye başlandığında ilerleyen dönemlerde sadece bu hastalık için mi kontrol taramaları yapılır yoksa yeniden bütünsel bir tarama mı yapılır?
Hastalığın niteliğine göre değişir. Örneğin cerrahi gerektiren bir hastalık ise cerrahi müdahalesi yapılır, sonraki yıl yine düzenli check up’larına devam eder.
Yüksek riskli gruplara farklı yaklaşımınız var mı?
Ailesinde kanser yükü olan ya da çok erken kalp hastalıkları yaygın olan bireylere gentest yaparak, hem genetik yatkınlıklarını belirleyip, hem de kendilerine uygun bir yasam planı çıkararak bu risklerden korunmalarını sağlayabiliyor; bazen de erken tanı şansını kullanmalarına aracı olabiliyoruz.
Yaşam tarzı değişikliklerini nasıl planlıyorsunuz?
Bilinçli bir proje üretip uygulayacak hastalarımız koçluktan; zihin düzleminde farkında olduğu duygusal sorunların giderilmesi konusunda NLP den (norolinguistik programlama) ve bilinçaltı kodları ile ilgili değişim ihtiyacında olanlar hipnozdan yararlanıyorlar.
Son olarak kliniğinize nerelerden hasta geliyor, anlatır mısınız?
İzmir’de bir merkez olmamıza karşın İzmir’in yanısıra İstanbul’dan, Aydın, Uşak, Çanakkale, Manisa, Balıkesir gibi çevre illerden ve İngiltere, Hollanda, Belçika, Polonya, Romanya, Almanya, İsviçre, Lüksemburg, Endonezya, Çin, Tayland ve Ukrayna, hatta Nijer, Senegal, Avustralya ve Rusya gibi dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen hastalarımız var.
Dr. Demet Karadenizli, 1971 yılında İstanbul’da doğdu, 1995 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden (İng) mezun oldu. 2003 yılında Aile Hekimliği Uzmanlığını aldı. 2008’den bu yana kişiselleştirilmiş check-up ve bireysel sağlık yönetimi ile ilgilenen Karadenizli, bu konuda 40.000 hasta sayısının üzerinde deneyime sahiptir. Bu deneyim, Başkent Üniversitesi/ İstanbul, Acıbadem Hastanesi/Fulya ve Memorial Hastanesi/ Şişli’de ve yaklaşık dört yıldır çalıştığı Kent Hastanesindeki deneyimi kapsar. Ayrıca Adler sertifikalı bir yaşam koçu, Türk Psikologlar derneği onaylı NLP uygulayıcısı ve NGH (National Guild of Hipnoterapists) sertifikalı bir hipnoterapist’tir.