DR. SERDAR ÖZGÜÇ

0
6

TOKSİNLER VE KRONİK HASTALIKLARA BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM

Dr. Serdar Özgüç
Homeopat / Fitoterapist

Instagram: @dr.serdarozguc

Hastalıklara ait olan bulguların ortaya çıkması belirli bir zaman alan, birçok etkene bağlı olarak gelişen, vücutta gizli bir şekilde seyreden ancak bazı düzenleyici ilaçlarla ve tedavilerle kontrol altına alınabilen ve sürekli ilaç kullanılmasını gerektiren hastalıklara kronik hastalıklar denir. Hipertansiyon, diyabet, astım, romatizma ve kalp hastalıkları, kronik hastalıklara verilebilecek örneklerdir.

Kronik hastalıkları oluşturan toksinler yani vücuda zarar veren maddeler; besinlerle, soluduğumuz hava ile, cildimize sürdüğümüz kişisel bakım ürünleri ile, ağır metallerle, kronik kaygı-stres ile, sigara-alkol gibi bağımlılık oluşturan maddeler ile, elektromanyetik-radyasyon yükü ile bedenimize girerler.

Toksinler Nelere Sebep Oluyor?

Toksinlerin çoğunun sağlığımız üzerindeki etkileri henüz araştırılmamıştır. Kimyasal maddelerin sağlığımız üzerindeki olumsuz etkilerini de bilemiyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün Uluslararası Kanser Araştırmaları Merkezi, son otuz yılda çevresel kanserojen maddelerin listesini çıkararak, bunların içinden 900 potansiyel kuşkulu maddenin:

— Sadece bir tanesinin kanserojen etki göstermediği, 

— 95’inin yaygın bilinen karsinojenik etkili olduğu, 

— 307’sinin muhtemel kanserojen, 

— 497’sinin ise kanserojen etkisi üzerinde hiçbir çalışmanın olmadığı tespit edilmiştir.

TOKSİN YÜKÜMÜZ DAHA DOĞARKEN MEVCUT

— 2004 yılında Amerika’da doğan 10 bebeğin, hemen doğumu takiben kordon kanları kimyasal maddeler açısından incelenmiş. 

— Sonuç: Bu on bebeğin kordon kanlarında toplam 287 farklı kimyasal (Kaplama maddeleri, sayısız pestisid, kozmetikler ve benzin atığı kimyasallar) saptanmış olup, bunların 180 tanesinin kanserojen, 208 tanesinin hayvanlarda doğum defektleri veya anormal gelişime neden olduğu, 217 tanesinin nörotoksik (sinir sistemi üzerine zararlı) olduğu tespit edilmiştir.

Psikososyal Toksisite

Yüklenmelerin hepsi kimyasal değildir. Psikolojik, sosyal, kültürel, ekonomik ve ekolojik yüklenmeler dahil olmak üzere bütün faktörler irdelenmelidir. 

Kronik Stres, enflamasyonu yani zedelenmeyi tetikleyerek ve vücudun tüm dengelerini bozarak günümüzdeki kronik hastalık yükünün temelini teşkil etmektedir. Son elli yılda teknolojinin hayatımıza iyice girmesiyle de kronik stres kaynaklarımız oldukça çoğalmıştır. Nasıl mı? Her ay fatura ödüyoruz, uzun süreli borçlanmalar yaşıyoruz.

Kimyasal Toksinler

• Kozmetikler – Kişisel Bakım Ürünleri: En yaygın olanlarıdır. Kişisel bakım ürünü olarak kullanılan 2983 kimyasaldan; 884‘ünün toksik, 778’inin akut toksik etkili olduğu; 313’ünün biyolojik mutasyona, 376’sının cilt ve göz tahrişine, 218’inin kısırlığa, 148’inin kansere neden olduğu tespit edilmiştir.

• Antibiyotikler: Mini atom bombası gibidirler, bağırsak floramızı bozarak sağlığımızı yakından etkilerler. Bağırsak geçirgenliği ile kronik hastalıkların zeminini hazırlarlar. Yetişkinlerde görülen üç böbrek yetmezliğinden birisi çocukluk çağındaki gereksiz ve yoğun antibiyotik kullanımından dolayıdır.

• Ağır Metaller: Metaller, yaşam için gerekli, fakat aynı zamanda toksiktirler. Mineraller de metal olup, tüm metabolik süreçlerde yer alırlar ve küçük miktarlarda bulunurlar. Metaller minerallerin yerine geçip birçok fonksiyonu işlevsiz hale getirebilir ve minerallerin düşme-yükselmesi gibi dengesizliğine yol açabilirler. Bundan dolayı bağışıklık sisteminin, sinir sisteminin ve hormon sisteminin birçok fonksiyonu olumsuz etkilenir. Örneğin;

• Kurşun —————-  Kalsiyum

• Kadmiyum ———— Çinko

• Nikel  —————— Magnezyum

• Cıva ——————– Selenyum ile yer değiştirir.

Toksik metaller önce mineralleri bozarlar. Kurşunun olduğu yerde kalsiyum, nikelin olduğu yerde ise magnezyum görevini yapamaz.

Toksik metaller çok güçlü antibiyotik etkisine sahiptirler. Karaciğerde atılamadıklarında safra yoluyla bağırsaklara dökülürler. Bağırsakların, mikrobiyotanın bozulmasının sebeplerinden biridir. Cisplatin, Karboplatin gibi kemoterapötikler, 5-florourasil gibi flor içeren antineoplastik ajanlar gerek toksik halojenlerin (flor reaktif bir halojendir) tümü mikrobiyota bozucusudur. Toksik metaller birçok soruna yol açabilirler. Ayrıca hormon bozucudurlar. Alüminyum, arsenik, kadmiyum, nikel östrojen benzeri etki gösterir ki; bunlara ksenoöstrojen denir. Bunlar vücutta kolay kolay atılamazlar ve yağ dokusunda birikirler, ilerleyen zamanlarda meme ve prostat kanserlerine ve östrojen baskınlığına yol açabilirler.

Metaller her zaman toksik etki oluşturmazlar. Bazen enflamasyon (yangı) ve alerjik etkileri oldukça fazla özellikle titanyum bir nano partiküldür (nano metaldir), daha çok alerjik reaksiyon meydana getirir ayrıca nikel de direk toksik etkiden çok alerjik reaksiyon oluşturur. Enflamasyonu tetiklemesi ve otoimmun (vücudun kendi bağışıklık sistemine saldırması) reaksiyonlara sebep olması daha ön plandadır. 

Toksik metaller hormonların yerine geçebilirler, esansiyel elementlerin yerini alarak mineral yararlı mineralleri baskılarlar. Enzimleri inhibe ederler. Proteinlerin yapısını bozarlar. Bu nedenle toksik metaller, kronik hastalıklarının tetikleyicileridir.

Toksinlerin Serüveni

Toksinler vücudumuza girdikten sonra yağda çözünen (lipofilik) moleküller olduğu için önce hücrenin yağdan yapılmış zarından içeri girerler. Yani aslında toksinler hücre içine girerken süzülerek girer, kimse ona kimsin nesin diye sormaz.

Bir toksin bağ dokusunu doldurduktan sonra hücrenin içerisine girdiğinde hastaların çoğunda enerji düşüklüğü, halsizlik, kronik yorgunluk sendromu, uyku bozuklukları gibi vücudun enerji ve antioksidan sisteminin bozulduğu belirtiler ortaya çıkar.

Kronik hastalıklarda, hastalıkların neticesinden ziyade o hastalığı oluşturan temel faktörler irdelenmelidir. Herkesin toksik yükü ve sebebi birbirinden farklı olduğu için, kişiye özel destekleyici tedaviler planlanmalı, kronik stres yönetimi yapılmalı, hastalıkların kök sebebi araştırılmalı, bağırsak geçirgenliği tamir edilmeli, karaciğer faz bulguları gözden geçirilmeli ve beslenme şekli düzenlenmelidir. Bunların hepsinin belirli bir sistematik doğrultusunda, hem fonksiyonel tıp yaklaşımı hem de geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemlerinin uygulanması ile kronik hastalıklarda yaşam kalitesinin artılması ve yüz güldürücü sonuçların alınması mümkündür.

Instagram: @dr.serdarozguc

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz