KARADENİZ’İN HIRÇIN KIZI
Bana soruyorlar şu ana kadar röportaj yaptığın ünlülerden hangisi en samimi olanıydı? Cevabı yapıştırıyorum: Öykü Gürman. Senelerdir tanışan iki arkadaş gibiydik. Zevklerimiz bile benzerdi, dinlediğimiz müzikler izlediğimiz filmler… Sanırsın ki ilkokul arkadaşları seneler sonra bir araya gelmiş ve hasret gideriyor. Ya ondan ya benden arada sırada şu cümle tekrarlanıyordu: “aa ben de öyleyim” Benim gibi insanları sınıflandırmayı sevmiyor. İçinden geldiği gibi, kimseye oynamıyor ve insanlara çıkar gözüyle bakmıyor. Ünlüler dünyasındaki “ender” bulunan insanlardan yani! Samimiyeti ve enerjisi insana geçiyor. Bu yüzden de “Sen Anlat Karadeniz”deki karakteri çok sevildi: izleyici o samimiyeti hissetti. Dizideki replikleri fenomen oldu, dizide seslendirdiği şarkılar milyonlarca kez dinlendi, adına sayısız fan sayfaları açıldı. İşte karşınızda Sen Anlat Karadeniz’in Asiye’si Öykü Gürman’ın çok özel röportajı, İsmail Gökgez farkıyla sadece Mavişehir Dergisi’nde!
Neden bir gencin röportaj talebini kabul ettiniz?
Seni Instagram’dan takip ettim ve blogunun adını gördüm, “doğuştan yazar” benim dikkatimi çeken şey o oldu. Ben de küçüklüğümden beri yazan bir insan olduğum için, çok ciddi boyutlara taşımasam da yazmak benim için mahremiyeti olan bir şey. Kabul etmemin sebebi destek olmak, çünkü ben insan ilişkilerinde hesap üzerinden yürümüyorum.
Piyano, keman… Aldığınız eğitimlerden bahseder misiniz?
Pera Güzel Sanatlar’ın kurs bölümüne gidiyorduk. Orası Eğitim Bakanlığı’na bağlandı, bağlandıktan sonra lisesine devam ettik. Berk’ten görüp gitar dersine de başlamıştım. Berk “öğrenirken bana sorma, ben kendim öğrendim sen de kendin öğren” dedi. Beni gitardan soğuttu. Gitarı bırakınca keman bölümüne geçtim ve Cihat Aşkın’dan keman dersleri almaya başladım. Cihat Hoca’yla derslerim üniversiteye kadar devam etti. İstanbul Teknik Üniversitesi Ses Eğitimi mezunuyum. Alaattin Yavaşça’yla çalıştım.
Sizdeki bu Flamenko aşkı nereden geliyor?
Küçüklükten geliyor. Babamla annem Pape de Lucia ve Cameron dinliyordu. Evde ister istemez onlar dinlenince biz de kendimizi besliyorduk.
Kendinizi beslediniz ama bunu profesyonelliğe dökmek nasıl gelişti?
O Berk’in fikriydi. Şener Şen’le Uğur Yücel’in “Muhsin Bey” filmi var. Filmin konusu; Uğur Yücel, Şener Şen’e albüm yapıyor ve o filmde “Evlerinin Önü Boyalı Direk” söyleniyor. Biz Berk’le ikisini de çok severiz, onlar bizim için idoldür. Berk de gitarından ayrı yaşayan biri değildir fiziken. Gerçekten gitarla yatıyor, her dakika gitar çalıyor. Baktım Boyalı Direk’i çalmaya çalışıyor “Öykü şu türküyü söylesene, palmas yapar mısın” dedi ve biz bir anda şarkıyı söylemeye başladık sonra da kaydettik.
Şarkı patlama etkisi yaratmayabilirdi?
Biz biliyorduk yaratacağını, inancımız çok yüksekti. O dönem çok şanslı bir dönemdi: müzik sektörünün durumu, yeni şeylere ihtiyacın olması, bizim 26 yaşına kadar olan tecrübemiz… Biz bir şarkı koyup meşhur olmadık, biz 26 yaşına kadar bir şey biriktirdik ve o biriktirdiğimiz şey üç buçuk dakikalık Boyalı Direk’le ortaya çıktı. Türkiye’de yaptığı müziği YouTube kanalına koyan ilk biziz! Şimdi ise herkes yapıyor. Bunun getirisi size ne oldu diye soracak olursan maddi olarak olmadı ama manevi olarak oldu. O zamanki telif yasaları çok şeffaf değildi, meslek birliklerine üye olmanız gerekiyordu ve bize kimse söylemedi. Çünkü herkes çıkarının peşindeydi. 20 milyonluk tıklanmanın getirisinden açık söylemek gerekirse başkaları nemalandı. Bugünkü tıklanma sayılarına biz seneler önce ulaştık.
Radyolarla aranız nasıl?
O benim bir yaram. Radyolar biraz acımasız davranıyor. Her şarkıyı çalmıyorlar. O zaman da ben şarkılarımı tanıtamıyorum. “Canevi” albümümde “Rüya Bitti”de tam radyoluk şarkılarım vardı: Derbeder, Efsane… İlk şarkı hariç diğer şarkılara üvey evlat muamelesi yapılıyor. Bütün şarkılara da klip çekemiyorsun çünkü gerçekten maliyeti yüksek.
Kitaplarla aranız nasıl?
Şu an Ahmet Batman’ı okuyorum, kitaplarına bayılıyorum. Tanımıyorum kendisini hiç ama herkes desteklesin istiyorum. Sadece kitaplarından tanıyorum. Okumadığın, bilmediğin şeyleri kitaplar sayesinde öğreniyorsun. Birisi gelip hapla ya da şırıngayla beynine atmıyor. Bu yüzden kitaplarla aram oldukça iyidir.
Mesut Yar’ın programına kaç defa katıldınız?
Gülüyor. Mesut’a ve Okan’ 4’er defa sanırım. Mesut Yar’ı ben çok seviyorum. Destek olmuşlardı, biz TRT’de program yaptığımızda ikisi de gelmişti. Çok yakın bulduğum iki insandır, iyi insanlar. Bilgileri yüksek bir şey öğrenebileceğin insanlar, sohbetleri de güzel.
Turgay (Tanülkü) Bey’le nasıl bir ilişkiniz var?
Eşme’ye gitmiştim ben Uşak’a, orda karşılaşmıştık. Mesut Yar’ın programına giderken konuklardan birisi olduğunu yolda öğrendim. Çok seviyorum Turgay Ağabeyi. Telefonlarımız bile yoktur birbirimizde ama denk geldikçe sürekli konuşuyoruz. Bazı insanlar öyledir ya hiç konuşmasan bile o senin gönlündedir.
Sosyal sorumluluk projelerinden sonra eve gidince ne hissediyorsunuz?
Ben mesela kadınları dans ettirdiğim için çok mutlu olmuştum. Kanseri atlatmış olanlar, yeni yakalananlar vardı, göğsünü kaybedenler de vardı ama kaybetmeyenler de vardı. O konserde bütün salonu ayağa kaldırıp oynattım. Eve gittiğimde dedim ki “bugün ben iyi bir şey yaptım”
İstanbul’u seviyor musunuz?
Seviyorum ama bence artık İstanbul çok sahte bir şehir oldu. Benim için tamamen “the fake” Çünkü herkes herkesi kandırıyormuş gibime geliyor. Şehir dışına falan gittiğimde özlüyorum. İşte ben de onu çözemedim. Hem bu kadar özleyip hem de yaşamakta bu kadar zorlandığım bir şehir olamaz. Trafiğinden havasına her şeyi zor geliyor artık.
Şarkı seçimlerinde neye dikkat ediyorsunuz?
En başta benim sesime uygun mu diye şarkıyı söyleyip bakarım. Vokal melodisi olmayan şarkıları hiç sevmiyorum ben. Onlar bana çocuk şarkısı gibi geliyor. Yukarıya doğru nağmeler o meyan kısmı gösterişi olan şarkıları seviyorum. Ama daha çok sözlere dikkat ederim. Çünkü şarkı söylemek hikâye atlatmak demek. Benim de adım Öykü, ben bir anlatıcıyım. Dolayısıyla benim o şarkıyı insanlara doğru düzgün anlatmam lazım.
Hiç bu şarkıyı ben söylemeliyim dediğiniz oldu mu?
İki tane var aslında; Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer ve Unutamam.
Arkadaşlarınızla nasıl bir ilişkiniz var kimlerle arkadaşsınız?
Murat Evgin çok can arkadaşım, çok severim. Tuna Kiremitçi de öyle. İyi insanlar, yaratıcı insanlar. Niran Ünsal’ı çok beğenirim. Sesini severim, çok can bir kadındır.
Etiketleri hiç sevmediğinizi duydum?
Ben etiketi de, önyargıyı da sevmiyorum. Mesela seni dışarıdan gördük öyle mi böyle mi şöyle mi! Şusu var mı busu var mı! Kıyafetine bakıp nereden almış! Zaten hesaplı yaşayamayan bir insan etiketleri de sevmez. Sadece etiketleri değil insanlara şekilci yaklaşmayı da sevmiyorum.
O zaman sizin çoğu ünlünün aksine marka takıntınız da yoktur?
Marka takıntım yok ama çanta, ayakkabı ve güneş gözlüğü konusunda biraz titizim. Ayakkabım iyi olmalı. En çok ayakkabı ve parfüm konusunda hassasım.
Neden bu kadar çok düet yapıyorsunuz?
Kimseyi kıramıyorum. Mesela Murat arkadaşım olduğu için oldu. Onur Akın’ın albümü tamamen Yavuz’un istemesiydi. Müslüm Baba’yı ben sevdiğim için zaten müzik şirketim yardımcı oldu. Badem’i de aynı şirkette olduğumuzdan dolayı yaptık. Tuna da Pasaj Müzik’in destekleriyle oldu. Geri kalan Murat ve Onur tamamen benim kişisel isteğim sayesinde gerçekleşti.
Müslüm Gürses’le hiç yan yana geldiniz mi?
Uzaktan kayıt yaptık ama bir araya çok geldik. Beyaz Show’da geldik, Show TV’nin Van Depremi gecesinde geldik. Ben vefat etmeden önce Müslüm Baba’yla yan yana geldiğim için gerçekten kendimi seçilmiş şanslı insanlardan sayıyorum. Ben çok seviyorum onu çünkü-allah rahmet eylesin-efsane, ölümsüz!
Efsane demişken… Ajda Hanım hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben bir röportajımda en sevdiğim şarkının şu olduğunu söylemiştim bak: “yüzündeki çizgilerinle saçındaki beyazlarla benim için eskisinden daha güzelsin” Çok tarz bir kadın. Çok erken yaşta büyük başarılara imza atmış bir insan.
Yurtdışına açılmak gibi bir hayaliniz var mı?
Berk’le İspanya’da bir televizyon programına çıktık. İlk Türkçe sözlü Flamenko yapan ikizler diye. Yine İspanya’ya gitmek, oradaki festivallerde konser vermek isterim.
Müzik yarışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben hem şov hem de müzik olduğunu düşünüyorum. Hani yarışmalara çıkıyorlar sonra da esameleri okunmuyor ya işte bu duruma karşı gençlere bilinçli olmalarını öneririm. Şöhretin geçiciyse, sabun köpüğü gibi gider. Bu bir şans, karşıyım diyemem. Eğer bu şansı değerlendirip topluma faydalı olabilecek bir boyuta taşınırsa güzel ama insanlar kendilerine zarar verirlerse kötü.
Ülkemizdeki insanların müziğe bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çabuk tüketen görüyorum. Arşivci olan da-senin gibi-var. Eğlence ve sanat yapmak ayrı şeyler. Önce bu ikisini ayrıştırmak lazım.
Sizce albüm yapmak akıl işi midir?
Ben hala albümsüzlüğe alıştığımızı düşünmüyorum. Ben nasıl düşünüyorum biliyor musun? Üreten yaşayacaktır, üretmeyen sönecektir. Albüm yapmaya gelince de çok akılcı bulmuyorum. Proje albümü olabilir ama komple bir albüm yapmak mantıklı değil.
Gençleri nasıl görüyorsunuz?
Bence senin gibi olurlarsa süper. Bazıları çok duyarlı ve sosyal ama bazıları da hiç oralı değilmiş gibi. Ama benim için hayatta önemli olan şey nedir biliyor musun? Saygıdır. Çünkü saygı olmadan sevgi olmaz. Bir tek onu beklerim. Gerisi, nasıl yaşadıkları beni ilgilendirmiyor. Topluma faydalı olsunlar, tabii ilk başta kendilerine faydalı olsunlar. Hangi yaşa gelirlerse gelsinler saygılı olsunlar. Çünkü saygını yitirdiğin zaman kimseyi sevemezsin.
Bir şarkıcı olarak kimleri dinlersiniz, neleri seversiniz?
Gülay’ı severim. Gece Yolcuları’nı beğeniyorum. Ama tam bir İlhan İrem fanatiğiyim. Barış Manço, Neşet Ertaş, Nesrin Sipahi, Belkıs Özener, Erol Evgin, Cem Karaca… Bütün müzik türlerini dinlerim ama ne dinleyemezsin diye sorarsan: Metal, kafam kaldırmıyor.
Biraz atarlı olduğunuzu duydum? Bu konuda beni onaylıyor musunuz?
O adalet duygumdan. Birine haksızlık yapıldığı zaman tahammül edemiyorum. Hayatta en sinirlendiğim şey önyargı. Sen Allah değilsin ki… Kimsenin kimseyi haksız yere eleştirmeye hakkı yok.
Eleştirilere bakış açınızı öğrenebilir miyim?
Bence insan her türlü eleştiriyi okumalı. Olumlu ya da olumsuz olabilir ama eleştirinin hası güzeldir. Benim için eleştiriyi yapan ağız önemlidir. Duruşu, tavrı, yaşantısı, mesleği… Sağlam bir yerde duran birisinin ağzından çıkıyorsa onu dikkate alırım. Cahil, bilinçsizce, sırf sallamış olmak için yapan insanı dikkate almam. İnsanlar başkalarını eleştirmeden önce kendilerine bakmalı.
Sorularımı beğendiniz mi?
Çok beğendim, ne güzel sohbet ettik, kesinlikle bir şeyler olacak senden.
Röportaj: İsmail Gökgez
Instagram: isogkgz
Dergi hala satışta mı