NİLAY DORSA İLE ÖZEL RÖPORTAJ

0
10

Güçlü duruşu, güzelliği ve başarılı işleriyle tam bir İzmirli olan Nilay Dorsa, yeni şarkısı “Vay Be” ile adından söz ettiriyor. Nilay Dorsa ile yaptığımız özel röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Nilay Hanım sizi daha yakından tanımak istiyoruz. Nasıl bir ailede yetiştiniz? Nasıl bir çocukluk yaşadınız? Ailenizin Türkiye’ye geliş hikayesini sizden dinleyebilir miyiz?
Ben İran Tahran doğumluyum ancak çocukluk ve okul yıllarım İzmir’de geçti. İran’ın rejim değişiminden sonra ailemin İzmir’e yerleşmesiyle Türk örf ve adetlerine göre yetiştim. Onaltı yaşımda çevremin teşvikiyle modelliğe başladım. Uzun boyum, düzgün fiziğim ve yeteneklerim çevremdekiler tarafından farkediliyordu. Taklitler yapan, dans etmeyi seven, saç fırçasından mikrofon yapan biriydim. Komşuları ve arkadaşlarımı toplayıp gösteriler yapıyordum. Adeta mahallenin küçük assolisti, komedyeni, tiyatrocusu gibiydim… Bu tiyatral yeteneğim, renkli kişiliğim ve cesur olmam insanlar üzerinde farkındalık yaratmama neden oluyordu. 2000 yılında girdiğim Best Model yarışması modellik mesleğime profesyonel bir geçiş sağladı. Artık hayallerim büyüktü ve İstanbul’a yerleşip ünlü bir model olmaya kararlıydım.

Onaltı yaşında İzmir’de modelliğe başladınız. Model olmaya nasıl karar verdiniz? Aileniz size bu konuda destek verdi mi?
Hep söylerim, bu konuda en büyük destekçim ailemdir… Gösterişli bir genç kızdım. Aslında hiç aklımda yokken bir anda oldu her şey… Okul yaz tatilindeyken annemin bir arkadaşının giyim mağazasında çalışmaya başlamıştım. İlk kez para kazanmanın vermiş olduğu mutluluk ve heyecanı yaşıyordum… Bir gün mağazaya bir müşteri geldi. Bu kadın model ajansı olan bir kişiydi ve bana “manken olmak ister misin?” diye sormuştu. Çok şaşırmış ve çok mutlu olmuştum… Sanırım keşfedilmek böyle bir şeydi… Bu heyecanımı hemen annemle paylaştım ve böylece modellik hayatım başladı.

Peki ünlü modacı Ertan Kayıtken’le tanışmanız nasıl oldu? Ertan Bey hayatınıza nasıl bir yol çizdi?
Ertan Kayıtken’le, beni keşfeden ajans sahibim sayesinde tanıştım. Manevi babam derim ben ona… Bana her zaman çok büyük katkısı ve desteği olmuştur. O dönemlerde de bana çok güveniyordu ve ileride başarılı ve ünlü bir manken olacağımı söylüyordu… Hayata dair fikirleriyle de hep yol göstericim olmuştur.

Best Model of Turkey yarışması kuşkusuz ki hayatınızda bir dönüm noktası oldu. O günlerinizden biraz bahseder misiniz?
Yarışma tabii ki benim profesyonelliğe geçmemi sağlayan bir adımdı. O yıllar zaten İzmir’de popüler mankenler arasına girmiştim. Podyumum herkes tarafından beğeniliyor, her açılışta her defilede boy gösteriyordum. Bu anlamda Best Model yarışması benim için, hedeflerim için doğru bir adresti…Artık tescilli bir mankendim…

Podyumdaki deneyimlerinizden sonra müzik hayatına geçmeye nasıl karar verdiniz?
Kabuk değiştirmeyi seven bir kişiliğim var. Kendimi tekrarladığım an kendimi başarısız ve güçsüz hissediyorum. Mankenliği yıllarca çok severek yaptım ama artık bir doyum noktasına ulaşmıştım ve farklı bir alana geçmek istiyordum. Müzik ve sahne yıllardır iç içe olduğum bir alandı. Ben de bunu seçtim.

Biraz da “Vay Be” isimli ses getiren yeni çalışmanızdan bahsedelim. Sözleri ve müziği kime ait? Hangi isimlerle çalıştınız?
“Vay be” tam aradığım bir şarkıydı… Dinler dinlemez kendime çok yakıştırdım. Şarkının sözleri Çetin Tazeler’e, müziği Burak Buluç’a ait. Aranjesini ise Alen Konakoğlu yaptı. Melodisi, müziği, temposu, canlı canlı enstrümanların çalınması, şarkının sıcaklığı ve balkan ezgileri tam aradığım gibiydi. Üstüne bir de sözler eklenince bu şarkıyı ben okumalıyım dedim..

Çok renkli cıvıl cıvıl bir klip çektiniz. Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Klipte şarkı da çok sevildi… Bugüne kadar yaptığım çalışmaların zirvesinde yer alıyor “Vay be”. Sanatçının şarkıya, şarkının da sanatçıya yakışması çok önemli. Bu uyum olunca dinleyiciye de doğru yansıyor iş.

Klibi Phuket Adası’nda Ahmet Can Tekin yönetmenliğinde çektik. Şarkı hareketli ve eğlenceli olunca klibimiz de aynı uyum içinde olmalıydı. Şarkı da klip de benim renkli kişiliğimi çok güzel yansıtıyor. “Vay be” her anlamda çok içime sinen bir çalışma oldu..

Yakın gelecekteki projelerinizi öğrenebilir miyiz?
Müzikte daha yolun başındayım. Daha iyi yerlere gelmek istiyorum. Daha güzel şarkılar yapmak, daha büyük kitlelere ulaşmak istiyorum…

Her zaman cesaretli ve güçlü bir imaj sergiliyorsunuz. Geri dönüp baktığınızda meslek hayatınızda keşke yapmasaydım dediğiniz, pişmanlık duyduğunuz şeyler var mı?
Bazen bu cesaretli ve güçlü duruş beni yorsa da bu halimden memnunum… Ben savaşçı ruhum. Zeyna karakteri gibi… Yeter ki bir şeyi isteyeyim. İnanıyorsam sonuna kadar uğraşırım ve başarırım… Başarı odaklı biriyim ve başarı, güç yaptığım işle doğru orantılı. İşimde başarılı oldukça mutlu oluyor ve güçlü hissediyorum…Pişmanlıklar hepimizde mutlaka vardır ancak büyük pişmanlıklarım hiç olmadı. Kendi iredemle istediğim şeyleri yaptım. Bu yüzden mutluyum.

Nilay Dorsa nasıl biri? Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Benim için renkli bir kişilik diyebiliriz.Eğlenceli, pozitif, gülmeyi, gülümsemeyi seven, etrafıma güzel enerjiler yayan biriyim. Bu enerjiden başkalarını da yararlandıran, etrafımı mutlu etmeyi seven bir yapım var. “Hayat kısa… İstediğin ve sevdiğin şeyleri yap ve bunun için hiçbir şeyi geciktirme” felsefesi bana çok uyuyor. Ayrıca tüm bunların yanında işkoliğim… Başarı benim vazgeçilmezim… Hayvanlara ve tüm canlılara düşkünüm… Kısaca yaşam bize verilen bir armağan ve ben de bunun tadını çıkarıyorum.

Güzelliğinizle ilgili bir soru sormazsak olmaz 🙂 Spor ve diyet yapıyor musunuz? Her zaman güzel görünebilmek için en çok nelere dikkat ediyorsunuz?
Dış güzelliği artık elde etmek çok kolay. Teknoloji ilerledikçe güzellik adına binlerce iksir yaratılıyor. Ama bence en önemlisi ruh güzelliği. Bunu dış güzelliğinizle birleştirdiğinizde işte o zaman tadından yenmiyor.

Hayatım boyunca hiç diyet yapmadım. Sanırım bazı şeyler biraz genlerle alakalı. Hayatımda hiç sigara içmedim. Çok su tüketirim ve hareketli yapım sanırım benim formda kalmamı sağlayan başlıca etkenler.

Muftakla aranız nasıl? En iyi yaptığınız yemek hangisi?
Mutfakla pek aram yok. Bazen çok hevesleniyorum. Bu genelde dönemsel oluyor, mutfaktan çıkmıyorum… Kendimce denemeler, yeni spesiyaller keşfetme çabaları falan… Sonra bir an geliyor günlerce hiç mutfağa girmiyorum… Sanırım yemeği daha çok seviyorum… Haa bu arada güzel makarna yaparım… En kolayı o napim 🙂

Hayattaki en büyük korkunuz nedir?
Başarısızlık ve yalnızlık.

Özellikle hayvanlara olan ilginiz ve duyarlılığınız çok dikkat çekiyor. Bu son derece merhametli ve takdir edilecek bir davranış. Hayvan hakları için soyunduğunuzda nasıl tepkiler almıştınız?
Hayvanlar, doğa, insanlar, tüm canlılar… Hayat tümüyle güzel…Dolayısıyla özellikle doğaya ve hayvanlara verilen zarar canımı çok acıtıyor. Çünkü biz insanlar konuşabiliyor, bir şekilde kendimizi savunabiliyoruz. Zaten bizi diğer canlılardan ayıran tek şey bu bence. Bir çiçeğin dalından koparılması, bir karıncanın ezilmesi beni kahrediyor… Keşke tüm canlılar olarak bir arada yaşamayı becerebilsek…

Özellikle hayvanlar konusunda çok hassasım. Onlara yapılan her türlü zulmün karşındayım… Bununla ilgili her türlü etkinlik, çalışma ve protestoda beni görebilirsiniz.

Hayvanlar için soyunmam bir protestoydu… Bu konuya dikkat çekmek içindi… Tüm dünyada türlü türlü konular için buna benzer protestolar yapılıyor. Bazen sesinizi duyurmak için sıradışı, cesur davranışlar sergilemek gerek. Benim de yaptığım tam olarak buydu.

Hayvan haklarını korumak için toplumun daha fazla bilinçlenmesi gerektiğine inanıyorum. Sizce bu yolda daha fazla neler yapılmalı?
Kesinlikle katılıyorum… Hala günümüzde hayvan sevmeyen, kedi köpekten korkan insanlarımız var. Bunun asıl sebebi, yurtdışında olduğu gibi insanların bebeklerini hayvanlarla aynı evde büyütmüyor olması. Oysa yurtdışında, Avrupa’da bireyler bebeklikten itibaren kedi, köpek ve diğer birçok evcil hayvanla aynı ortamı soluyarak yetişiyor. Hayvan sevgisi çocukluktan aşılanıyor. Bu konuyla ilgili bence en büyük eksikliğimiz bu.

Sonra bakıyorsunuz televizyon kanallarında hayvanlarla ilgili yapılan doğru düzgün programlar yok. Oysa ki az ya da çok televizyonu hepimiz izliyoruz. Hayvan sevgisi buradan da aşılanabilir diye düşünüyorum. Buna benzer daha birçok şey yapılabilir. Hayvanları korumak ve daha çok sevmek adına değişik aktiviteler, organizasyonlar, çalışmalar yapılabilir.

Televizyonda talk show yapma hayaliniz hala devam ediyor mu? Böyle bir imkanınız olsa seyirciye ağırlıklı olarak hangi mesajları iletmek istersiniz?
Oldum olası televizyonda olmayı hep istedim. Ya bir talk show ya da bir yarışma programı sunmak… Eğlenceli bir şeyler yapmak… İçine hayvanlardan, yaşamdan, doğadan bir şeyler katarak… Ama bir türlü müzik ve sahneden zaman ayırıp odaklanamadım böyle bir projeye. Zamanı geldiğinde yapacağım. Şimdilik biraz daha vakti olduğunu biliyorum. Şu anda enerjimi sahneye ve müziğe ayırdım.

Sizce aşkın tanımı nedir? Aşk hayatınızın neresinde?
Aşk çok güzel bir şey ama bir o kadar da depresif bir şey. O duygunun içinde barınma süresi ondan kısa sürüyor. Yıllarca sürdüğünü düşünsenize… Bence tam bir kabus… O ruh hali içinde yıllarca yaşamak imkansız… Aşkı yaşamayı seviyorum. Dönem dönem bir çok şeye aşık olabiliyorum… O duyguyu seviyorum… Ama zarar görmeden zamanında bitirmek gerek. Yoksa aşk acıya dönüşüyor. Şöyle açıklayayım; düşünün ki vücudunuza aniden bir mutluluk hormonu aşılıyorsunuz ve bu hormon zirvede çalışıyor. Sonra kimyanız, ayarlarınız değişiyor dolayısıyla vücut dengeniz bozuluyor. Başta bu durum sizi çok mutlu etse de sonra yan etkileriyle dengeleriniz bozuluyor ve mutluluk bir anda başka şeylere dönüşüyor. İşte bu yüzden ben aşkı hayatımın merkezinde değil, hayatımın dilimlerinde yaşıyorum.

Bir İzmirli olarak İzmir ve İzmirliler hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
İzmirli olmak anlatılmaz yaşanır…Gurur duyduğum memleketim…

Güzel sohbetiniz, güler yüzünüz için çok teşekkür ederiz.
Ben de sizlere teşekkür ederim. Mavişehir Dergisi’nin başarılarının artarak çoğalmasını dilerim.

Röportaj: Duygu Attila

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz