Kongolular’ın Yağmur Tanrısı’nın bunalımlı bir oğlu varmış. Aşağıya bakıp da Dünya’daki insanların birbirlerine yaptıklarını görünce bunalıma girmiş, kızmış, küsmüş. Tek damla yağmur yağmaz olmuş… Kuraklık çeken Kongolular topraklarının bereketi geri gelsin diye toplanıp Yağmur Tanrısı’na gitmeye karar vermişler. Çıplaklıklarını, oradan buradan kopardıkları yapraklarla kapamışlar, bitki- çiçek özütlerini yüzlerine, vücutlarına sürmüşler böylece makyajı ortaya çıkarmışlar. Hep birlikte Yağmur Tanrısı’na en yakın olabilecekleri yer olan en yüksek kayanın tepesine çıkıp türlü sesler, ritimler çıkararak elleriyle kollarına bacaklarına vurmaya, tempolu olarak ayaklarını yere vurmaya başlamışlar. Hepsi birer “asi kuş”lar olmuşlar. Bir damla su için Yağmur Tanrısı’na yakarmışlar. Hem Yağmur Tanrısı hem de bunalımlı oğlu o kadar eğlenmiş ki bu manzarayla, gülmekten gözlerinden yaşlar gelmiş. İşte o yaşlar, yeryüzüne yağmur olarak düşmüş.
Yukarıdaki anlatı, Ali Poyrazoğlu’nun İstanbul Tiyatro Festivali’nde sergilediği “Asi Kuş” adlı oyununun başlangıcı… Oyunda Poyrazoğlu bir başka “Asi Kuş”u; Carmen’i anlatıyor. Eğer bir gün, bir yerlerde denk gelirseniz bu oyuna, mutlaka gidin derim.
Bizet, Carmen adlı eserinde diyor ki
“Aşk, bir asi kuştur, onu ehlileştiremezsin”. Carmen de militan ruhlu, özgür, kendi hayatını yaşarken başkalarında kendisine dair oluşabilecek yargıları, değerlendirmeleri umursamayan, hayatının ritmi “asi kuş”unun kanat çırpışları olan bir Asi Kuş.
Kafesten kalplerimizde bir “asi kuş” var. O, bizim zaptedilemeyen, fethedilemeyen tarafımız; özerkliğimiz. Hiçbir toplum baskısının, kuralın adım izini taşımayan tamamen bize ait o topraklarda, kendi bayrağımız dalgalanıyor. Durgun olsa da görüntümüz, huzur verse de yaşantımız, monoton hatta sıkıcı olsa da gündeliğimiz o bayrak, hep dalgalı. Çünkü o asi kuş kanatlarını çırpmakta ve bu da orada hep rüzgar yaratmakta.
“Kafesler içinde tutulan vahşi kalpliler için bir duacı” diyor Tennessse Williams. Tam da böyle işte. Kafesten kalplerimizde asi kuş tıkılı. Başkalarının gözündeki saygınlığımızı yitirme endişesinden, ruhsal ve fiziksel konforumuzu bozma kaygısından belki de, onu susturuyoruz ve bir süre sonra unutuyoruz. Kalp atışlarımız, kafes kalbimizde hapis asi kuşun kanat çırpışları. Biz onu susturdukça, unuttukça, asi kuş kanatlarını çırpabilmek için çırpındıkça, kalp ritmimiz de düşüyor aslında kendimizin uzağına düştükçe.
Eyvallahsız, müdanasız olabilmek aslında asi kuşun kafesini açmak. Yürek gerektiren, kötü niyetli olmayan aksine iyi niyet taşıyan bir davranış. Çünkü şimdilerde iyi yürekli olmak, yürek kabartan. Her zaman kibar olan ama eğilmeyen bir tavır. “Tavrım, tarzımdır” diyebilmek. Kendine özgü olabilmek. Tarzıyla etkileyebilmek. Duyarlı olup da “duymamazlık” yapmak gibi… Başkalarının kendine dair yargılarına kulağı tıkalı olup da can kulağıyla hep dinlemede
olmak. Ama can kulağının duyduğunun da gereğini yapmak.
“Zorbaların arasında tehlikeli bir nifak, uyrukların arasında uygunsuz biri olmak.” Sakınmasız olabilmek. “Kimin ülkesinden geçsen şakaklarındaki dövmelerin seni ele vermesi”. “Korsanlardan kaptığın o gürlek narayı kullanmaya hiç tenezzül etmemek, görenlerin üstünde iyi duruyor dediği ısmarlama bir hayatı bırakabilmek. Siparişi yargıcılar tarafından verilmiş ne koku, ne yankı, ne de boya taşımayı yasaklayan belgeyi imzalayabilmek, sana yargı yükleyenlerin utançlarından yapılma mücevherlerle azıksız, matarandaki suya tuz ekleyerek uzun yola çıkabilmek”*
Göreceğini görüp, duyacağını duyup, iyilikle doğrulukla yanıtlayıp sonra da teşekkür beklemeden “ıssız gözlerle vahşetine dönebilmek”.**
Kalbimiz asi kuşun kanat çırpınışlarıyla ritmini bulacak, biz “yaşadıkça” kalbimizin yanağı kızaracak böylelikle kalp, rengine yakışacak!
Kendimize karşı sorumluluğumuz da özgürlüğümüzün sorumluluğunu üstlenerek “asi kuş”umuzu göğüne kavuşturmak. Birer “asi kuş” olabilmek!
Asi kuşumuz kanatlarını çırpamamaktan çırpınışta! Yardımcı olalım ona, kalp kafesteki “asi kuş” “kendi göğünü aramakta”***! Bize “yaşadığımızı” hissettirip gülümseten ne varsa asi kuşun kendi göğünde özgürce kanat çırpmasında!
*İsmet Özel- Mataramda Tuzlu Su
** Lale Müldür *** Metin Altıok