İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İzBBŞT) kurulduğu günden bu yana şehrin kültür hayatına büyük bir dinamizm kattı. İzBBŞT, sahneye koyduğu birbirinden değerli oyunların yanı sıra, kadrosundaki oyuncuların performanslarıyla da kendinden söz ettiriyor. Performansıyla, dizi ve sinema sektörünün gözünü İzmir’e dönmesine neden olan oyunculardan biri de Ahmet Ayaz Yılmaz. Son olarak tiyatroda canlandırdığı ‘Mustafa Kemal Atatürk’ rolü ile sanatseverlerin ilgisini üzerine çeken, izleyen herkesi kendine hayran bırakan Yılmaz ile oyunculuk kariyerini, İzmir Şehir Tiyatroları’nı ve İzmir’in kültür yaşamını konuştuk.
Ahmet Ayaz Yılmaz kimdir, bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Bir kuzey Ege kasabası olan Burhaniye-Ören’de büyüdüm. Sonrasında Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nü bitirdim ve ardından yurt dışında çalışmalarımı sürdürdüm. Türkiye’ye geri dönüş yaptıktan sonra yaklaşık yedi yıl süren bir İstanbul maceram oldu. Burada sanat camiasında çeşitli projelerde yer aldım. Son bir buçuk yıldır İzmir’deyim. İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları‘nda sahne alabilmek için İzmirli oldum. Aynı zamanda 9 Eylül Üniversitesi Sahne Sanatları Doktora programında akademik kariyerimi sürdürüyorum. Bizim mesleğimizde sahada, yani sahnede kalmak önemlidir. Bir yandan da bilimsel araştırmaları da sürdürmenin kıymetli ve gerekli olduğuna inanıyorum.
‘Gözümü açtığımda İzmir’deydim’
Tiyatroya dair geçmişte yaptığımız çalışmaları kısaca öğrenebilir miyiz?
Erken tiyatro yaşantıma, Burhaniye Belediyesi Kent Tiyatrosu’nda başladım. Sonrasında Ankara Devlet Tiyatrosu, İstanbul Devlet Tiyatrosu ve birçok özel tiyatroda oyunculuk yaptım. Bu süreçte yönetmenliğini yaptığım oyunlar da oldu elbette. İstanbul’da, ‘Tiyatro Yönetmenliği Yüksek Lisans’ eğitimimi sürdürürken, tiyatro ve sinema sanatçısı Betül Arım’ın oynadığı ‘Dışarda Hiçbir Şey Var’ adlı oyunu sahne koydum son olarak… Sonrasında tüm dünya ağır bir pandemi dönemi geçirdi. Gözümü açtığımda İzmir’deydim.
‘Bir kurumu sıfırdan var etmek emek istiyor’
İzmir Şehir Tiyatroları’nda iki sezondur oyuncu olarak yer alıyorsunuz… Sizin ve tiyatronun iki yıllık performansını nasıl değerlendiriyorsunuz, neler yaptınız bu sürede?
Takdir edersiniz ki, bir kurumu sıfırdan var etmek, sağlam temellere oturtmak bir hayli emek ve tecrübe gerektiriyor. Kurucu Genel Sanat Yönetmenimiz Yücel Erten, yarım asırlık kurum bilgisi ile tecrübesini İzmir’e ve bizlere aktardığı için şanslı hissediyorum. Kendi açımdan son iki yılımızın yoğun geçtiğini söylemeliyim. Sırasıyla ‘Azizname’, ‘Bir Felaket Kutlaması – Tavşan Tavşanoğlu’, ‘Mor Şalvar’, ‘Robinson Dans Öğreniyor’, ‘Benim Naçiz Vücudum’ ve ‘Bahar Noktası’ olmak üzere yedi oyunun prömiyerini bir buçuk yıl içinde yaptık. Çok yakında sekizinci oyunumuz ‘3 Nalla Bir At’ ve ardından ‘Soytarılar Okulu’ prömiyer yapacak… Yani iki tiyatro sezonu içerisinde dokuz tiyatro oyununun prömiyerini gerçekleştirmiş olacağız… 37 kişilik sanatçı kadrosuyla ortaya koyduğumuz bu performans ile emeğin, kentimiz ve tiyatro sanatı için oldukça değerli olduğunu düşünüyorum.
‘Benim Naçiz Vücudum’ adlı oyunda Mustafa Kemal Atatürk’ü canlandırıyorsunuz. Ses tonunuzdan mimiklerinize kadar oyunu ele alışınız izleyiciler tarafından takdir görüyor… Rolünüze hazırlık sürecini, Atatürk’ü canlandırıyor olmanın sizde yarattığı etkiliyi öğrenebilir miyiz?
Bir oyuncu için böyle bir rol ile karşılaşmak hem çok büyük bir şanstır hem de büyük bir endişe. Düşünsenize, sizden Atatürk olmanızı istiyorlar. Sizi sahnede Atatürk olarak görmek istiyorlar. Kimin aklı, gücü ve becerisi yeter ki Atatürk olabilmeye… Dolayısıyla bir oyuncu olarak bunun tatlı bir telaşını yaşadım. Role hazırlanır iken, kafamda plastik makyaj mı yapılacak, acaba lens mi takmalıyım gibi sorular vardı. Bu noktada hocamız Yücel Erten’in yaklaşımı benim için yol gösterici oldu. Hocamız, fiziki olarak Atatürk’e birebir benzemenin değil, onun tavrını sahneye taşımanın önemli olduğunu anlattı. Bu beni çok rahatlattı, o noktadan itibaren Atatürk’ün insanı yönlerine daha çok odaklandım ve sahnede bulunduğum süre içerisinde onun vizyoner ruhunu hatırlamaya çalıştım. Tabii ki de bir sahnede onun sesini neredeyse birebir yakalamak için çalıştım. Orada seyircimize küçük bir sürpriz yapmış oluyoruz. Bugün beğeniliyor ise ne mutlu bana. Diğer yandan Benim Naçiz Vücudum projesi Atatürk’ün İzmir suikastini konu olan bir ansambl projesi. Kıymetli besteci Cem İdiz ve birbirinden yetenekli bir ansambl kadrosu ile sahneye çıkıyorum. Her rol, bir diğeri kadar önemli. Böyle bir ekiple bu deneyimi yaşadığım için mutluyum.
‘Birinci ödevimiz tiyatro’
İzmir’e bir şehir tiyatrosunun kazandırılmış olması kente bir dinamizm kattı. Buradan ülkeye mal olacak sanatçılar yetişecek şüphesiz. Yakın zamanda sizi farklı dizi, sinema vb. projelerde görebilecek miyiz?
Şimdilik gelen dizi projeleri değerlendiremiyorum ve ekibimdeki birçok sanatçı arkadaşım da aynı şekilde… Çünkü birinci ödevimiz bu kente olan borcumuzu ödemek ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nı sağlam temellere oturtmaktır. Ancak okuma aşamasında olduğum birkaç film senaryosu var. Onlardan birine karar vereceğim.
‘İzmirliler sanatın anlamını biliyor’
Son olarak kenti bir sanatçı gözüyle gözlemlediğinizde, sanata dair havayı nasıl buluyorsunuz? İzmirli sanata yeterince önem gösteriyor mu, bu kentte sanat üretimini, buna uygun fiziki alanları yeterli buluyor musunuz?
İzmir, müthiş bir kent… İzmirliler sanatın ne demek olduğunu iyi biliyorlar. Ancak bazı eksiklikler gözlemlemiyor değilim… Örneğin yerel, ulusal bağımsız tiyatrolara gerekli ilginin henüz oluşmadığını görüyorum. Diğer yandan yeterli sayıda performans alanı ve özel tiyatroların kullanabileceği sahneler yok. İzmir’in görsel sanatlar, sergiler alanında önemli çalışmaları var. Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde klasik müzik konserlerini zaman zaman takip ediyorum. Bunlar güzel taraflar elbette… Ancak yine de sanat yaşamının daha çok sesli olmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum ki, bu değer organik olarak gelişim göstersin ve insan ile harmanlansın…
Eklemek istedikleriniz?
Umuyorum gelecekte daha çok bağımsız tiyatro sahnesinin var olduğu, daha dinamik ve üretim değeri açısından lineer bir sanat yaşantısı olur İzmir’in… Ayrıca beni bu röportaja davet ettiğiniz için teşekkürler.